Bülbül figan eder güller har oldu
Dermeyince hocam Veysel çözülmez
Gönülde yaşayan bir nihan oldu
Görmeyince hocam Veysel çözülmez
Çıkmayınca Sivralan' ın dağına
Elvan çiçek açan elma bağına
İki bin yıllara uzay çağına
Varmayınca hocam Veysel çözülmez
Kapalı gözleri anlatmış çağı
Ormanı, ağacı, dalı yaprağı
Kazma ile kazıp kara toprağı
Yarmayınca hocam Veysel çözülmez
Yürür gider inandığı yolundan
Dut oymasından da sarı telinden
Öztürkçe olarak kendi dilinden
Sormayınca hocam Veysel çözülmez
Yonardı taşını kordu yerine
Âşık idi o güzelin birine
Kimse vâkıf değil gizli sırrına
Ermedikçe hocam Veysel çözülmez
Çok dikkat ederdi ham ile hasa
Her sözü anlamlı sanki bir yasa
Meydânî'yem der ki göğüs göğüse
Durmayınca hocam Veysel çözülmez
(Pehlivan 1984: 183)