ÖZ GEÇMİŞ Eskişehir'de doğup büyüdüm. Aslen Trabzon-Çaykara'lıyım. İlk orta tahsilimi Eskişehir'de, lise tahsilimi ise Kütahya Öğretmen Okulu'nda tamamladım. Üç yıl Trabzon-Of'da ilkokul öğretmenliği yaptım.Daha sonra üniversite sınavına girip Eskişehir Eğitim Enstitüsü FKB bölümünü bitirdim. Akabinde Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde kimya dalında lisansımı tamamlayarak 23 yıl Eskişehir İmam-Hatip Lisesi'nde kimya öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra emekliye ayrıldım. Evli ve iki çocuk annesiyim. Aruz vezniyle yazılmış "T/Aşkın Dîvânı" adında basılı bir şiir kitabım vardır. Ayrıca T/Aşkın Dîvânı II ve hece şiirlerimden oluşan basıma hazır iki kitabım daha bulunmaktadır. Şiirlerimi aruz, özleşim ve hece ölçülerinde yazıyorum. İki yüz elliye yakın şiirim farklı bestekarlar tarafından bestelenmiş, bunlardan oniki tanesi trt repertuar kuruluna kabul edilmiştir. Esas-Der, Mesam ve İlesam üyesiyim. Taşkın Divanı Kitap Açıklaması Necibe Taşkın Çetinkaya’nın şiirleri eski şiirden taşıp gelen kıvamların bu asırda boy vermesi gibidir. Ne yazık ki Tanzimatçılardan sonrakiler alafranga düşünmeyi, geleneksel şiir çınarlarını kökten kurutmak olarak anlamışlar, dünya edebiyatının belki de en kıymetli şiir birikimi, en görkemli tahayyül külliyatı olan kadim şiirimizi kökünden kesmişlerdi .Bin yıllık aruzlu şiir birikimimizi yer ile yeksan eden bu teşebbüs, Yahya Kemal ile son ışığını söndürmüş zannedilmişti. Necibe Taşkın Çetinkaya’nın şiirlerine tam da bu noktadan bakılması gerekir. Necibe Taşkın Çetinkaya’yı kamuoyunun önüne koyan şiirleri 2008 yılında Özleşim Ekolünün “Divan şiirine çağdaş bir ruh vermek, aruzu Türkçe’nin dil mantığıyla yorumlamak, divan şiirinin muazzam birikimini modern bir anlayışla güncellemek” şeklinde özetlenebilecek düşünme biçiminin ürünü olan şiirleridir. Necibe Taşkın Çetinkaya, Özleşim şairleri içinde gerek dil anlayışı, gerek divan şiirinin nazım şekillerine daha sıkı bağlanışı yönünden kendine özgü bir karakter taşımaktadır. Necibe Taşkın Çetinkaya, divan şairlerinin bile az sayıda yazdığı, hemen her türde şiir yazmış, eserine bu nedenle Taşkın Divanı adını vermiştir. Tahmislerin, gazellerin, murabbaların, muhammeslerin, taşdilerin, bendlerin, şarkıların, rubailerin, nazirelerin vb yer aldığı bu müretteb divan, eskiyi güncelleyen, kadim şiire taze bir ruh aşılayan yeni bir fidan olmaktadır. Kadim şiir ruhuna modern bir nefes veren, bunu yaparken de, dili kullanma yeteneğine emek ve titizlik katan güçlü şairemize yol açıklığı diliyorum. Umarız ki bu kitap bir başlangıç olacak, kadim kültürden gelen kuvvetli köklerinden genç çınarlar doğacaktır. Şehamettin Kuzucular ESAS-DER (Edebiyad, Sanat ve Sanatçılar Derneği) başkanı. Eğitimci, Araştırmacı Şair ve Yazar (Tanıtım Bülteninden) Kitap Adı: Taşkın Divanı Yazar:Necibe Taşkın Çetinkaya Yayınevi: Kadran Medya&Yayıncılık Hamur Tipi: 2. Hamur Ebat: 13,5 x 19,5 İlk Baskı Yılı: 2019 Baskı Sayısı: 1. Basım Dil: Türkçe Barkod: 9786058013308 GAZEL ( ANLATILMAZ) Anlatılmaz böyle bir aşk her lisân-ı dil ile Gönlümün feryâdı dinmez anlamaz bülbül bile Gülşenim âsûde ey yâr! âhüzârım duymuyor Gayrı yoktur hiç tahammül iştiyâkım var güle Derd-i firkât söyler âhım her cefâ cennet bana Bir muammâdır çözülmez sözlerim tutsak dile Her seher ney inliyorken hüznü mihman eylerim Âteşin âb'ından içtim minnetim yoktur ele Yâre peymân eyledim ben şâhit ettim gökleri Hakka doğrul dinle Taşkın ağlayûben af dile fâilâtün / fâilâtün /fâilâtün / fâilün NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA KANMAM BUGÜN Bâd-ı firâkınla yâr gönlü harâb eyleme Sînemi mestân eden meylere kanmam bugün Gönlüme mihmân olan aşkı türâb eyleme Kalbimi nâlân eden neylere kanmam bugün Son demi gülzârımın dîlde sükût âh olur Aşk-ı nihânım bilen sır ile seyyâh olur Dîdelerim âhuzâr günlere eyvâh olur Çeşmimi giryân eden ey'lere kanmam bugün Baht-ı siyâhım güler dem çekerim dem-be-dem Gâhi nehâr gâhi şeb gam çekerim dem -be -dem Dilleri lâl eylerim gem çekerim dem-be-dem Neşveyi tutsak eden heylere kanmam bugün. müfteilun / fâilun / müfteilun / fâilun NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA GAZEL XIX (NERDESİN) Hasretin kor vuslatın zor cân-ı cânân nerdesin Her günüm zulmette ey yâr nâr-ı sûzân nerdesin Ben ki dert meyhânesinden aşk şarâbın içmişim Şimdi gönlüm âhüzârdır derde dermân nerdesin Zilletin bâbındayım ben izzet ikrâm istemem Bir yanım nâr bir yanım yar çeşm-i giryân nerdesin Bir muammâdır şu âlem kimsesiz bî-çâreyim Şems'te rûşen mâh'da rahşan gülde reyhân nerdesin Gâhi gaflet gâhi kasvet gâhi minnet haldeyim Yaktın âteşlerde gönlüm âli sultân nerdesin fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA KAŞLARIN Hüsn ü cemâlinde durur yay gibi Cenge hazır sanki celâl kaşların Sînemi hançerle deşen ay gibi Celladın emsâli hilâl kaşların Kirpiğin üstünde sanırsın kalem Yazdırır âhirde bilinmez elem Ver yüce fermânı elinden ölem Olmasın ağyâre helâl kaşların Bir kara sevdâ ki diyorlar deli Gönlüme söz geçmez inan serseri Belki elif belki biraz nûn gibi Belki de mihrâba misal kaşların Kurban olam cânı verem eyleme Leyla'ya Mecnûn'a kerem eyleme Âşığa cevrinle sitem eyleme Olmaya mahşerde vebâl kaşların müfteilün / müfteilün / fâilün İSTANBUL KASİDESİ Yok menendin bir eşin cilveli efsunkâr şâr Âşık olmak bile yetmez ölünür uğruna yâr Sen ki sevdâlara nâr sen ki görünmez Leylâ Sen ölümsüzlüğe mey meşk ile herdem efkâr Uyanır Ehl-i semâlar şu Süleymâniye'de Dokunur rûhuma bir el çözülürken esrâr Bakarım Çamlıca'dan târihi seyrân ederek Görünür başka bir âlem geceler sanki nehâr Üsküdâr'dan süzülürken kederin arka yüzü Dağılır kız kulesinden yayılır âh-ü fizâr. Mâvi akşamları sarmış Karaköy rıhtımına İhtişâmında füsûn var yine üstünde vakâr Ayasofyâ...İniyor her gece kandillere nûr Göklerin hüznü sararken bana vîrân gülzâr Şâh olup damga vurur çağlara Sultan Mehmet Muştu vermiş o nebî lütfuna olmuş mazhâr Ne zaman yükselecek kubbelerinden esmâ Fâtih'in şânı bu mâbet yine suskun yine zâr Akarım nağmelerinden şu gümüşten boğazın Sonra aşk şarkılarından geçerim beste nigâr Martılar mâviye vurgun coşuyor çıldırıyor Sanki Beylerbeyi'nin derdine olmuş dûçâr Evliyâlar yatağından dökülürken dualar Uzanır arşa gönüller verilir aşka ayâr Mânevî tad bırakır ruhlara Eyyüpsultan İsteyen herkese yâr istemeyenler ağyâr Göklerin cümbüşü var arza iner yıldızlar Haliç'in koynu dolar kum gibi eşsiz şehvâr Bitmemiş aşklara ağlar Kadıköy iskelesi Her vapur kalkışı mahsun acı bir "düt" sesi kâr Târihin şâhidi var hangi vedâlar ferhân Ayrılık Çeşmesi'nin gözleri herdem bîdâr Yakamozlar üşüşürken Sarıyer sâhiline Hasretinden kanıyor bak deli gönlüm fîgâr Kara sevdâlara şâhit nice Yıldız Saray'ı Mihrişah Sultana eş güllere olmuş dîldâr Şu ezânlar dağıtır mâvi devin mâtemini Büyüler Topkapı hep burçlara yağmış envâr Yine hasretle dalar gözleri Haydarpaşa'nın Elvedâlar mı yakar yoksa kavuşmakta mı nâr Tepelerden esiyor rûhlara Tevfik Fikret Âşiyan yolları gülşen boğazın işvesi var Her sabah senle doğar senle büyür saf aşklar Bu ne ferhunde şehir hû ile herdem çağlar Kimi revnâk-ı bahârsın kimi âftâb-ı şitâ Sanki bir gevheri yektâ gibi mağrur şu hisâr Sen ne âşufte nihânsın tutuşur senle kalan Kurtulur sanma sakın çehrene meftûn nâçâr Derde dermân diye sevdim hani Lokman umarın Neyleyim ben seni cânân gehi gülsün gehi hâr Gam-ı hicrânla yanarken akıyor rûhuma eşk Kimi dîdârına müştâk kimi olmuş bîzâr Ben ki aşkınla harâbım hani mecnûn hani dost Sana şîkest bu gönül kimlere ettin işmâr Güldehânım gülüversen sana kurbân olurum Bâğ-ı cennet gibisin göğsüne sinmiş ezkâr Misk-i amber kokuyorsun şu gönül mest-i harâb Çeşmelerden mey akar âb-ı hayâtmış bu diyâr Mihr-ü mâhım, şirinim ,servi revânım, hûbum Gül-i rânâya döner bir nazarından ruhsâr Taşkın'ım çağlıyorum vasfına âciz kalemim Sana emsâl bulamam, ben neferim sen serdâr Ey! hayâllerdeki sultan başımın tâcı şehir Ne kızıl gül olabildim ne de gülşende hezâr Sana binlerce selam nazlı gelin İstanbul Vuruyor köslere mehter çalıyor şevk ile târ NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün