- yy’ da Anadolu'daki halka Müslümanlığı öğretmek amaçlı çok sayıda dini destan oluştuğu, bu destanları şeyhlerin, dervişlerin, şeyyadların ve meddahların halka anlatarak Müslümanlığı misyonerliğine hizmet eden destanlar oldukları anlaşılmaktadır.
Bu destanların kısa olmaları, manzum olmaları, mesnevi tarzında kaleme alınmaları genellikle beş on tanesinin, bir yazma nüsha içinde olduğu, birçoğunun Falilatün failatün failün kalıbıyla yazılmış oldukları dikkat çeker.
Bu destanların hemen hepsinin ortak bir amacı vardır. Bu amaç henüz Müslüman olmamışlara Müslümanlığı öğretmek, yeni olmuşlara sevdirmek ve İslamiyet’i öğrenmelerine yardımcı olmaktır. “Bu eserler Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında fetihlerden sonra etkili olan önemli unsurlardan biridir. Bu eserler, Anadolu’nun Türkleşmesinin ve İslamlaşmasın kalıcı olmasında önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Başlangıçta Kur’an ve surelerin çeviri ve tefsiri ile başlayan hizmet, daha sonra dinî, tasavvufî ve ahlakî manzum eserlerle devam etmiştir. Bu manzum eserlerin en çok görüldüğü dönemlerden biri XIV. yüzyıldır. “[1]
Bu destanların devrin genel eğilimlerinin zıddına oldukça sade bir dille yazılmalarının sebebi geniş halk kitlelerinin henüz tam olarak İslamiyet’i kavramamış olmalıdır ve onların çok rahat anlayabilmeleri için böyle yazılmış olmalarıdır. Buna rağmen bu yüzyılda Anadolu da çok sayıda Türk Beyliğinin olması Arapça ve Farsça bilmeyen beylerin anlayabilecekleri bir dille bu türden eserler yazmaları için edipleri ve şairleri zorlamış olmalarıdır. Köprülü bu eserlerin dilin çok sade olmasını bu nedenlere bağlar. “Bu beylerin ortak özellikleri, çoğunun Arapça ve Farsça bilmemeleri, bu yüzden çevrelerinde bulunan şair ve yazarları Türkçe eser yazmaya veya Türkçe çeviri yapmaya teşvik etmeleridir (Köprülü 2011: 354; Mazıoğlu 1982: 88)”[2]
Bu destanların diğer bir ortak yanı destansı, efsanevi masalsı unsurlar taşımasıdır. Hepsinin dili herkesin anlayabileceği kadar yalın, sade Türkçedir. İçlerinde çok az Arapça ve Farsça sözcük vardır. Bu destanların hepsi bir meddahın, şeyyadın ya da dervişin bir topluluğa anlatabileceği canlılıkta yazılmışlardır. Bu destanlar canlı dilde anlatmak amaçlı olduklarından kısa anlatılar şeklindedir. Bu destanların birçoğunun Arapça veya Farsça eserlerden tercüme edilmiş, tercüme edilirken de kısaltılmış, hikâyeler, fabllardan bozma ve uyarlama destanlar olduğu ortaya çıkar. Halkın dinî, ahlakî ve kahramanlık duygularına hitap eden bu destanların özellikle İslamiyet’i iyice öğrenmekte güçlük çeken veya İslamiyet’i benimsemekte olumsuz irade gösteren göçer Türkmenlerin Müslümanlığı öğrenmelerinde çok etkili oldukları muhakkaktır.
Diğer bir dikkat çekici husus bu hikâyelerin manzum fabllara daha çok benzemiş olmalarıdır. Kocatürk bu destanların daha çok Arap kaynaklı olduğu kanaatinde i se de [3] bize göre destanların büyük çoğunluğu Uygur Türklerinin Budacı ve Manici edebiyatındaki apidarmalar ve çatiklere benzemektedir. ( bkz Uygur Manici Budacı Nesir Eserleri ) Maktel-i Hüseyin ve Kerbala Destanı - Yusuf U Züleyha , İbrâhim Edhem Destan gibi destanların Arap Edebiyatı kaynaklı olduğu şüphesizdir. Fakat Güvercin Destanı , Ejderha Destanı gibi destanların kahramanları Hz. Ali ve Hz Muhammet gösterilse de yapı olarak Uygur hikâyelerine benzemektedir.
Buda’nın dünyaya gidiş ve gelişlerindeki hayatından kesitler ve öğretiler sunan bu hikâyelere insanlarla hayvanlar konuşmakta ve bu öykülere dayalı dini bilgiler öğretilmektedir. Söz konusu destanlar bu defa İslamiyet’i öğretmeyi amaçlayan benzer yapılarla kurulmuş, benzer özellikler taşıyan hikâyeler şeklindedir. Hatta pek çok yönü ile destanlar, Uygur Edebiyatının dini metinleri olan Vinaylar, Çatikler ve Apidarmalar ( bkz : Uygur Manici Budacı Nesir Eserleri ) ile tıpa tıp benzemektedir. İyi bir inceleme yapıldığında Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesi , Mukkaddes Tavşan , Üç Prens Üç Pars , gibi hikayelerin ( bkz : Uygur Manici Budacı Nesir Eserleri) olay kurguları , yapıları ve ders verici nitelikleri bu destanların pek çoğuna oldukça benzemektedir. . Söz konusu Uygur hikâyelerinden her hangi birisi ile vaka özelliği açılarından karşılaştırıldığında bu benzerlik hemen fark edilecektir. Başka bir deyişe bu destanlardaki Müslümanlıkla ilgili her unsuru ortadan kaldırıp Hz. Muhammet, Hz Ali, Hz. Ömer vb nin yerine brahman, Buda gibi isimler yerleştirince demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Kitâb-ı Muhammed, Hanifî, Kitâb-ı Cafer-i Dayyâr, Kitâb-ı Kesük Baş, Kitâb-ı Cümcüme-i Sultanî, Dâsitân-ı İbrahim Mahlûk ,[4] Geyik Hikayesi , Gazavat- ı Ali Ahtem Destanı , Gazavat-ı Bahr-ı umman ve Sanduk Destanı, Hikâye-i Delletü’l-muhtel, , Ejderha Destânı , Dâstân-ı Ömer İbni Hattâb, Güvercin Destanı , Kesik Baş Destanı , Yiğit Destanı , Hz. İsmail - Kıssaları , İbrahim Destanı, Yusuf U Züleyha ( 14.. yy Süli Fakih) , Hz. Ali, Hz. Hamza, Hz. Ömer’in gazaları ile ilgili destanlar , Hatun Destanı [5] , Veysel Karani ve Hikayesi, Kız Destanı, Fatma Destanı, Temim-i Dari ve Destanları , Muhammed Hanefi Destanı , İbrahim Edhem Destanı Maktel-i Hüseyin ve Mansur name gibi destanlar bu yüzyılda oluşan destanlardır.
İLGİLİ lİNKLER
KAYNAKÇA
- [1] Halit BİLTEKİN , KİRDECİ ALİ VE DÂSTÂN-I ‘ÖMER İBNİ HATTÂB ADLI KÜÇÜK MESNEVİSİ, Turkish Studies - r Turkic Volume 8/1 Winter 2013, p.1061-1069, ANKARA-TURKEY
- [2] KÖPRÜLÜ, Mehmed Fuad (2011). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara. Akçağ Yayınları.
- [3] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/edebiyad/1821- ejderha_dest%C3%A2ni_ve_d%C3%A2st%C3%A2n_i_%C3%B6mer_ibni_hatt%C3%A2b.html
- [4] Çiğdem TÜRKER, MANZUM HALK HİKÂYELERİ İÇERİKLİ BİR YAZMA ESER, U.Ü. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 12, Sayı: 21, 2011/
- [5] V. M. Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara, 1970,shf- 140-166