Destan Nazım Türü ve Örnekleri Aşık Edebiyatı



 

Destan – Aşık Edebiyatı Nazım Türü

Aşık edebiyatında bir nazım şekli olarak destan, aşık edebiyatının en uzun nazım şeklini ifade eden bir tabirdir.

Nazım şekli olan destan ile tarih, doğal ve mitolojik destan denilen destanlar arasında konu  ve uzunluk bakımlarından  bir ilgi vardır.  Aşık edebiyatındaki destanların konuları  doğal destanlar gibi facilar, felaketler , sel deprem , savaş, kıtlık, yangın, salgın vb konuludur. Bu konuları doğal destanların konuları ile tam olarak ötüşmese de toplumsal yönlerinin olması, toplumsal felaketleri ele alması vb yönlerinden benzerlikler taşır.

Aşık Edebiyatının destan türü, 8 ila  11 heceden oluşan, genellikle koşma düzeninde, semai, mani ve nadir olarak da divani şeklinde de yazılan,  dörtlükler halinde yazılmış, uzun manzumelerdir.  Destan, kafiye örgüsü ve ölçüsü ile koşma ve semaiye benzer. Kafiye  düzeni; baba-ccca-ddda-eeea şeklindedir. İlk dörtlüğü koşma gibi  xaxa şeklinde de olabilir. Dörtlüklerinin sayısı en az yedi dörtlük iken  150 dörtlüğe kadar ulaşan destanlar tespit edilmiştir.  Destanın  son kıtasında şairin adı veya mahlası da bulunur. Fakat destanlar konuları, dili, duyguları ve uzunluğu ile koşma ve semaiden ayrılır.

Destanlar, özel ezgilerle söylenen,  belli bir olayı manzum olarak  anlatan hacimli şiirlerdir. Destanlar genellikle  hece ölçüsüyle söylenmiştir, ancak aruz ölçüsü ile yazılmış destanlar da bulunmaktadır.

Destan ezberlenmesi ve hatırlanması kolay olsun diye zincirleme şeklinde yazılır.  Destanı koşma ve semailerden ayıran en büyük özelliği konusu ve uzunluğudur. Destan savaş, afet, salgın, deprem, sel, facia, yangın, ölüm, kıtlık vb  konularını işleyen uzun manzumelerdir.

Destanların genel konusu toplumsal afetler, olaylar, facialar vb dir. Destanların bir konu sınırlaması olmadığı dikkat çekerken mutlaka bir olayın anlatılması esası vardır. Aşığı etkileyen her hangi bir olay destanın konusu olabilmektedir.  Bazı destanlar ise mizahi boyutludur. Bu tip destanlarda toplumun aksayan yönleri ve toplumsal bozukluklar da dile getirilip mizahi yönden alaya alınmış olur.  

Çobanoğlu, temaları bakımında destanları şu şekilde tasnif etmiştir:

  1. Sosyal Hayatla ilgili Destanlar,
  2. Kültürel Hayatla ilgili Destanlar,
  3. iktisadi (Ekonomik) Hayatla ilgili Destanlar,
  4. Eğitim Hayatıyla ilgili Destanlar,
  5. Siyasi Hayatla ilgili Destanlar,
  6. Dinî ve Ahlakî Hayatla ilgili Destanlar,
  7. Askerî Hayatla ilgili Destanlar,
  8. Sosyo-Kültürel Çevreyle ilgili Destanlar,
  9. Doğal Çevreyle ilgili Destanlar,
  10. insanla ilgili Destanlar (Çobanoğlu 2000: 56-89)[1]

 

Destan örnekleri

Yaş Destanı

Yirmi beşte bıyıkları burulu
Otuzunda akan sular durulur
Otuz beşte günahları sorulur
Yalana karışmış irfana benzer

Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırk beşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel benzer
Dağ başına çökmüş dumana benzer


KÖYLÜ DESTANI

Nesini söyleyin benim efendim
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Garip bülbül gibi feryat ederim
Açılmadan soldu gülümüz bizim
..........
Serdari sen gel de bu işi başla
Çekil bir tekkeye tekbire başla
Vilayetim Sivas yerim Şarkışla
Düşmez İstanbul’a yolumuz bizim        (Serdari)


Pire Destanı

Hey gaziler bir seyrana uğradım
Söylenecek dinlenecek hal değil
Dokuz kişi bir pireyi kovalar
Ardı sıra erilecek hal değil

….
Gelir iken karşı tuttum bacağın
Düşüremedim pirenin kalçağın
Vardı yıktı bir fıkara ocağın
Elli yılda yapılacak hal değil

Bakın pire bize ne hal işledi
Düşüp önüme at gibi kişnedi
Anı gördüm topuğumu dişledi
Zorlu gidi tutulacak hal değil

Bakın hele şu pirenin işine
Henüz girmiş elli sekiz yaşına
Topuz ile gül eyledim başına
Kemikleri kırılacak hal değil

Aşık Ömer eder bunu söylerim
Aşk elinden dünü günü inlerim
Durmayıp pirenin medhin eylerim
Akıl varıp inanacak hal değil                Aşık Ömer


Deprem Destanı


Koyunlar kuzular sahipsiz otlar
Virane yaylalar matemli yurtlar
Gündüz köyde gezer tilkiler kurtlar
Hele gelin görün bizim köyleri

Onuncu ay, ayın otuzu gün pazar
Düğünler yas dolu zifaflar mezar
Kederle yazılmış destanımız var
Hele gelin görün bizim köyleri.

Reyhani bu derdi nasıl bileyim
Mürekkep yetmezki kalem alayım
Dostlarıma baş sağlığı dileyim 
Hele gelin görün bizim köyleri               Aşık Reyhani


Mirasyedi Destanı

Gurbet elden geldim malım sormağa
Bunca eşya çanak çömlek nic'oldu
Ey komşular gelin şer'a durmağa
Köy kadısı Kambur Felek nic'oldu

Bulamadım ciğergahım eridi
Benim babam bu yerlerde bir idi
O hassadan mintanının şeridi
Eğnine giydiği yelek nic'oldu

Günde beş on kere yıkar sererdi
Gece anam gündüz babam giyerdi
Satayıdım üç beş para ederdi
Yakası yeni yok gömlek nic'oldu

Bunlar ev eşyası size dediğim
İki sahan bir tencere gediğim
Akşam sabah çorba koyup yediğim
Ağzı burnu kırık çanak nic'oldu

Arzum kaldı evde kalan somağa
Her yedikçe tat verirdi damağa
Karnı tok misafir ağırlamağa
Su verdiğim telli bardak nic'oldu

Mutbağa fareler ayak basmazdı
Kilere kediler kulak asmazdı
Yaş söğüt dalına ursan kesmezdi
Soğan doğradığım bıçak nic'oldu

Ağaç çelengine sepet astığım
Çürük yulaf ile ipin kastığım
Akan yarasına toprak bastığım
Dam üstünde uyuz oğlak nic'oldu

Komşular bilirler cümle bu işi
Arpa yemez kırılmıştı her dişi
Kuyruğundan kaldırırdı beş kişi
Odun taşıdığım eşek nic'oldu

Tarlada ekin yok otlar biterdi
Ocaklığa odun koysam tüterdi
Çıkıp tepesinde baykuş öterdi
Ev önünde koca kavak nic'oldu            Aşık Selimi

KAYNAKÇA 

[1] Yrd.Doç.Dr. Halil İbrahim ŞAHİN, Türk Halk Şiiri

 





Şahamettin KuzucularAdmin / Erkek / 1/20/2016