Baba
GÜNÜN YAZISI

Kemal ÇEVİK
Baba
 
         Babacığım! Az önce evimizin yıkıntıları arasındaydım. Onca terk edilmişlik, onca yalnızlıklarına karşın; yıkılmayan kerpiçlerle ve kendilerinden onlarca kat ağırlıktaki, yükleri taşıyan, karıncalarla söyleştim.
        Kerpiçlerin direnme gücünde, karıncaların gayretinde sen vardın babacığım!
        Bahçemizdeki Selvi ağacının eğilmeden yükselen boyuna bakınırken; gökyüzünün maviliğinde, beyaz bir kartal gördüm.  Özgürce uçuyordu, Mülpet dağının yüceliğine doğru.
       Selvi’nin eğilmez duruşunda, kartalın özgürlüğünde, Mülpet dağının yüceliğinde seni gördüm babacığım!
       Arılar, bahçede ekin zambaklarından özenle polen topluyorlardı. Onların, altıgenlerden oluşan petekleri, ortadan başlayıp;  nasıl kusursuzca ördüklerini gösterdiğin zamanları anımsadım.
       Arıların özenlerinde ve hünerlerinde sen vardın babacığım!
Ağustos böcekleri, sıcaklıkla serinliğin kucağında,  Anadolu ulularından bilgelik yüklü yanık ezgiler haykırıyorlardı.
       Sözcüklerin bilgeliğinde seni duyumsadım babacığım.
       Toprakla konuştum: Senin ipek bir kumaş örer gibi işlediğin toprakla! Her zerresinde emeğinin, alın terinin izinin olduğu toprakla! Onca bakımsızlığa karşın; hiçbir karşılık beklemeden ağaçları, çiçekleri besleyip büyüten toprakla…
       Toprağın özverisinde,  mertliğinde senin kokunu soludum babacığım!
       Anılarımla kucaklaştım. Zaman ne kadar hızla akıp gitmiş meğer! Ve akan zamanda olup bitenleri düşündüm yeniden. Şirin evimizi bırakıp büyük kente gittiğimiz anları ve yaban ellere çalışmaya gittiğinde, bana sarılıp hüngür hüngür ağladığın günü yaşadım yeniden:
      “ Kim bilir ne zaman görüşürüz bir daha,” deyişini unutamıyorum babacığım!  Meğer biliyordun gayri kavuşamayacağımızı: İstikbalim için, hasta halinle; bile bile gidiyordun o dönüşü olmayan yolculuğa…
 
 
 
 
 
 





Kemal ÇevikÜye / Erkek / 3/17/2017