Asker Oğluma Mektuplar(2)
GÜNÜN YAZISI

Kemal ÇEVİK
Asker Oğluma Mektuplar(2)
           
          Derinden etkilendiğim,  başarıyla sahnelediğiniz, tiyatro oyununuzdan sonra; komutanınla konuşma fırsatım oldu. Arkadaşlarınla ve seninle ilgili sözleri, göğsümü kabarttı. Gönülden tebrikler…
          Oyunu Doğa Tepe’de sahnelemeniz çok etkileyici... Kendimi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ateşleri içinde hissettim! Tabii ki senaryonun yazarı, Turgut Özakman Ustayı da anmadan geçmek olmaz. Milli eğitim Bakanı ve en üst düzeyden komutanların da, oyunu ilgiyle izlediklerini gözlemledim.
         İstanbul’a dönüş yolunda, kurtuluş savaşımızın verildiği o günleri yeniden düşündüm. İliklerimde hissettim yaşanan acıları, kahramanlıkları ve fedakârlıkları… Bir masal kadar inanılmaz; olağan dışı bir destan: Köylerinde, takatten düşmüş yaşlılar, karınları kurtlarla dolu çocuklar ve kolu bacağı olmayan eski askerlerin dolaştığı;  yaklaşık on üç milyon nüfusun, üç milyonu trahom, iki milyonu sıtma, bir milyonu ise frengi gibi kahredici hastalıklarla boğuşurken yazılıyor bu destan. Sadece beş yüz elli doktoru, yüz otuz altı ebesi bulunan; doğusunu batısına, güneyini kuzeyine bağlayan yollardan mahrum;  her on kişiden dokuzunun okuryazar olmadığı bir milletin gerçekleştirdiği destan… Emperyalizme karşı zaferle taçlanan ilk özgürlük destanı…
***
           Askerlik te geçecek sürenin, sana birçok değer katacağını düşünüyorum. Kuşkusuz bu senin bakış açına bağlı olacak. Montaigne bir denemesinde; Mısır seferine giden Türk askerlerinin;  Şam yolunda, çevreleri tamamen açık olan bahçelerdeki,  binlerce meyve ağacına zerrece zarar vermeden, geçip gittiklerini yazar. Aynı denemesinde: Roma ordusunun karargâh kurduğu bir yerden ayrıldığında, olgun elmaların dallarında olduğu gibi durduğunu anlatır.
***
          Askerlik ile ilgili tarihten iki olayın özetini aktarıp, bu mektubumu sonlandıracağım: Sömürgeci İngiliz Generali, kendi bölgesindeki Hint vatandaşların davranışlarını beğenmiyor. Ceza olarak: Şehir ana caddesinde,  İngiliz bayrağının çekili olduğu karakolun önünden, Zavallı kadın, erkek, yaşlı, çoluk çocuk Hintliyi, dizleri üzerinden, süründürerek geçiriyor. Onurlarını ayaklar altına alıp,  aşağılıyor. Ve bu General, İngiltere’de kahraman ilan ediliyor iyi mi? Nasıl yapabiliyor bu uygulamayı? Çünkü Hintlileri koruyan bir orduları yok
          Bin sekiz yüz elli dörtte Çin hükümeti afyon ithalatını ve kullanışını yasaklayınca, İngiltere ve Hollanda, Çin’e saldırıyorlar ve “Afyon savaşını” başlatıyorlar. Çin gümrüklerini zorla açıyorlar. Çin’inin bazı büyük şehirlerinde büyük parklarda: “Buraya köpekler ve Çin’ iller giremez!” levhaları asıyorlar. Tabi ki bunlarla yetinmiyorlar. Binlerce Çinli kadına tecavüz ediyorlar. Neden? Çünkü onları koruyacak bir orduları yoktu. Ne acı ki yakın geçmişte bunlara rahmet okutacak iğrençlikte olaylara tanık olduk. Özetçe: Ordusu olmayan bir millet, onurunu koruyamaz.
Şu an, ne kadar kutsal bir görevi omuzladığının bilincinde olduğundan eminim. Sana bir görev verildiğinde her zaman Martin Luther King’in şu sözünü hatırlayıp ona göre işini yapmanı öneririm.
         “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo'nun resim yaptığı, Beethoven'in beste yaptığı veya Shakes peare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.”
Polatlı’ya ve kışlada beni tanıştırdığın arkadaşlarına gönülden selamlar.
            Gözlerinden öperim.
             Baban.
 
 

 





Kemal ÇevikÜye / Erkek / 3/17/2017