Abalı ile Dibâlı , Üryani ile Kabâlı
Hun Türkleri kurganlara elbiseler de gömmüştü. Çadırlarının tersine eşilen o kurganlarda ( Noin Ula, Şipova , Pazırık, Esik ) dünyadaki ilk halılar, kilim ve keçeler ile bir prensin altın zırhı, kaftan pantolon, kotuzi sorguç ve çizmesi çıktı.
[1] Pantolon , halı ve kilim belli ki Türk icadıydı.
Eski Türkler, keçeden de pek çok giysiler yapmıştı. Gördes düğümlü halı ve kilimleri çok renkliydi. Belliydiki eski Türkler, pek çok boya icat etmiş, süvari, bitki ve insan desenleri dokumakta dahi çok usta olmuştu. İpekli kumaşlarını Çinlilerden almışlardı. Orhun yazıtları dahi bunun zararını sezip, Türk halkını uyarmışltı. Bozkırın göçer Türk’üne ipekli narin kumaşlar elbetteki aykırıydı.
Uygurlar, Budist bir mecraya kayıp kültüründe yozlaşırken; bozkırın bay
[2] yurdlarına
[3] ipekli kumaş giriyor, kara budun
[4] Türkler ise yün, keçe ve derilerden elbiseler dikiyordu. Keçeliler ipekliyle bozuşmaya başlamıştı.
Kutluk ile Gazneliler , Acem’i yurt edinince , köklü saray kültürünün cümbüşüyle tanışmıştı. Ardılları Selçukiler; Asur , Babil ve Sasani kültürüne bekçi duran Isfahan’ı zaptedince şatafata nail oldu. Çift başlı Selçuk kartalı Farisi’nin Anka’sını görkemli saraylar ile köprülerden kovalayıp ; Zayende Nehri boyunca bahçelere konuverdi. Selçuklular, Tebriz , Şam ve Bağdat’a da giriverdi. Abbasi ve Emevi’nin ihtişamını da gördü. Selçuki, saraylı olmuş; İpekli altın işleme dibâlar
[5] giyer olmuştu. Üçoklu ile Bozoklu oymaklar göçerlilkte ber devamken; Çin, İran ile Hintlinin zengin renkli mefruşatı, Osmanlı hanedanını ahaliyle ayırmıştı. Keçe çadırlı oymaklar saraylıya bozuluyor, ipekli diba giyenler onları hor görüyordu. Keçeliler abalılar için ölmek istemiyor; saraylının altınından kendine pay istiyordu. Asli kuvvet börklü Türkmen, zümrüt sorguçlu payitaht başlığına öfke duymuş, uğruna öldüğü ülkü için şüpheye düşmüştü.
Malazgirt’ten Yalova’ya ulaşan Selçukileri, Yesevi ve Bağdadi’nin o cefâkâr üryanları "devlet-i ebed-i müddet" inancıyla izlemişti. Kentlileşen Selçuklu’yu takip eden Babaîler, dibâlı ile keçeli ayrımının bir an evvel bitmesini bekliyordu. Velakin Selçukilerin Acem libaslı seçkini ihtişama alışmıştı. Üryaniyi saraylıdan bu şatafat kopartmıştı. Saraylının şatafatı Türkmenleri kızdırmıştı. Bu sebeple Haydarilik, Babailik palazlandı."Üryan gelip üryan giden" Batınilik moda oldu. Saraylı ve erkânıyla, budun artık çok farklıydı Alıcı kuş tereğinden serpuşlara ongun
[6]takan bozkırın hakanlarının ahalisi isyan etti. Üryaniler kabâlıyı zındıklık ile suçluyor, payitaht ile erkanı
dünya malına tamahı abartmakla suçluyordu. Fukara budunlar artık satafat peşinde koşan hanedan için ölmeyi reddetmeye başlamıştı. Daha da ileri gidip, düzeni bozmak istedi. Moğollar gelmeden evvel Selçukluyu sarsan kavga, işte bu sebepten koptu. Üryan gezen babailer, yün aba giyen Ahi’ler… sırmalı dibâlar giyen saraylıyı hırpaladı.
Câme-i sebz ile her dem salın ey serv-i revân
Gün gibi yakma beni altunlu dîbâlar geyüp Yahyâ Bey
Osmanlı ilk zamanlarda oymakların izindeydi. I.Murat’a kadar, keçe külahlı dervişler, yün aba giyen Âhîler, keşküllü
[7] üryanilerle beyler aynı obadaydı. Beyliğe devlet kaftanı diktiren I. Murat ; sarayın erkânına da yeni libaslar giydirdi. Kavuk, kaftan ve serpuşlar üniforma yapılmıştı. Selçuklunun özendiği bol dökümlü uzun came, pantolon ve cepkenlerin yerlerine geliyordu. Post , keçe, yün aba giyen dervişler ile ahali ; İstanbul’un fehi ile atlas, diba, kemha giyen saraylıdan koparıldı. İstanbul’u alan Fatih Kayser’in harap sarayı karşısında şunu dedi :
Perdedâri mîküned ber kasr-ı Kayser ankebût
Bûm nevbet mîzined, der târum-u Efrasyâb Fatih Sultan Mehmet
"
Kayser'in saraylarında örümcekler teşrifatçı , Efrasiyab'ın [8] davulunun yerinde baykuş ötüyor. "
Fatih, bunu söylemişti ama İlk kemha kaftanı ise törenle kendi giymişti
[9]
Farisi libas üstüne Göktürklü kaftan giyinen Devlet-i Âlî erkânı Bizanslıdan miras kalan teşrifatla döşenmişti. Erkândan her kademeye özel giysi düşünüldü. Her sınıfın kıyafeti, kaftan, serpuş, destar ve renk seçimiyle farklı oldu. Kumaşların cinsleri de ayrımları sağlıyordu. İpekli ve altınlılar hanedan için ayrıldı.
Bu kıyafet zenginliği bir sanayi gerektirdi. Farisi ve Arabi’den getirilen ustalara, Bizanslı kumaşçılar da bin bir tecrübe katmıştı. Dersaadet’e özel kumaş yapan hassa ustalardan her bir kumaş türü için özel ekipler kuruldu. Bu ekipler , simkeşler
[10] , zerdüzler
[11], kitap, kumaş ve çinilere desen çizen nakkaşlar
[12] ve münakkaşlar
[13] ile birlikte çalıştı. Kumaşlar yapım teniği, altın miktarına göre cins cins üretiyordu. Her bir ekibin başında ser nakkaş
[14], ser seraser
[15] gibi baş ustalar oluyordu. Kumaşlarda kullanılan ipek altın ve gümüşün nizamanamesi de vardı.
Hanedan kumaşlarınının giyim, yapım , satışı ahali için yasaktı. Böylesi her bir kumaşın çeşit çeşit türü vardı. Mesela kemha kumaşın türleri sekiz çeşitti. (Yekrenk, peşuri, müzehhep, dolabl, tabı'gilvez, Bursa, kırmızı Amasya, günstani. Bu tür kumaşların eni, yaklaşık 7000 altın iplik teli yutuyordu.
[16]
Bu müluki
[17]kumaşlar : zerbaft
[18], seraser
[19], kemha
[20], diba, sündüs
[21] , serenk
[22]ve atlastı. Simkeşlerin çektiği o altın, gümüş teller - nakkaş, zerdüzve münakkaş - ipekle karışıyordu. Her kumaş türüne özel ayrı nizamname vardı. İpek ve altın oranı bu cinsleri belirliyor, buna göre çeşit çeşit adlar da alıyorlardı. Bu kumaşlar lale, yaprak, simurg ( Anka) , huma ( devlet)kuşu, hayat ağacı, palmiye, gül, çiçek, dal, çeşit çeşit motifler, altıgen , beşgen sembol ve tirazlarla
[23] desenliydi. Kırmızı renkli atlaslar
[24] pembe, mor, güvez, altın sarısı, asumâni
[25] en sevilen renlerdendi.
Her gece altun benekli asumaniler giyip
Uş bu çarh-ı pirezen olmuştur oynaşım benim. Yavuz Sultan Selim
“ O aşufte yaşlı felek , altın yıldızlı benekli asumaniler giyerek her gece oynaşım olur. “
[26] Saraylı kumaşların ihtişamları beyitlerde de salındı.
Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder
Nazeninim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni (NEDİM .
“Nazeninim güllü diba giydin amma ipekli elbisedeki dikenlerin gölgeleri korkarım seni incitir.
Sinemi deldi bugün bir âfet-i çar-pareli
[27]Gül yanaklı gülgüli
[28] kerrakeli
[29] mor hareli Nedim
Aba ve hırkalar giyen keçe külahlı Türkmenler, saraylının ihtişamlı hayatına öfkelendi. İstanbul başkent olunca beylikler de dışlanmıştı. Postlu Urum Abdalları, tarikat ve dergahların bünyesinde ayaklandı. Abalı ile kabâlı
[30] ; keçeli ile dibâlı savaşları kanlı sürdü. Sarayda başı sıkışan ahaliyi hatırlıyor , isyan eden kabâlılar abalıya kaçıyordu.
Kabâdan vazgeldi dil bekâyiçün ‘abâ ister
Tac u kabâyı terk idüp üryan olayım bir zaman Şehzade Korkut
Abdâllaruz n’eyleyelüm tâc ü kabâyı
Dervîşlerüñ tâcı fenâ
[31], başı kabâdur Baki
Osmanlının ürettiği atlas, kemha ve seraser Avrupalı seçkinlerin hayalini süslüyordu. Venedik, Ceneviz , Frenk sahtesini üretmişti. Çakma, kadife ve atlas, işinde usta olmuşlar; saten , brokar ve tafta bu nedenle oluşmuştu. Dönüp dolaşıp, Türkçe’ye katılan çakma kumaşlar aslı ile âlâkasız , Osmanlı’nın sahtesiydi.
Frenklerin hevesine ahali de kapılmıştı. Sarayvari kumaşların taklitleri yapılmıştı. Parlak bordo ve lacivert alaca giyen köylüler ,parlak kutnu kumaşları düğünlere saklıyordu. Üç etekli köy kızları kırmızıyı çok seviyor, bindallı bulduğu günler daha mutlu oluyordu. Ahalinin düşlerinde pamuklu beş parmak
[32] ile parlak renkli çubuk desen dokuma kumaşlar vardı. Cuhadan çeketler ile cübbeler ile yelekler erkeklerin gözdesiydi. Ahali bu kumaşlardan mintan, hırka , entari ve şalvar dikip giyiyordu. Zengin şehirliler ise ipek canfese
[33] hayrandı. Cepken , şalvar ve ferace canfeslerden dikliyor, çatma kadife ve ,hulle
[34] gözde giysi oluyordu. Erkeklerin mintanları canfeslerden dikiliyor, zenneler
[35] ve köçeklere elbise de oluyordu. Perperi
[36], perde , bohça ve yorgan yüzü vb. canfestendi. Daha fakir ahalinin dilinde bir deyim vardı
” Allı yelek pullu yelek, canfes de neyine gerek “
Çin’den gelen perniyan
[37]ve atlaş kumaşları dahi üreten şehirler vardı.Bursa ile İstanbul’un ipeklisi pek meşhurdu. Misk-i atlaslar Bursa’da, diğer atlaslar Şam ile Maraş’ta da dokunurdu. İstanbul ile Bursa'da bindalı da yapılıyor; Ankara’nın keçisinden hareliler dokunuyor, Urfa, Antep ile Maraş halka hitap ediyordu. İpek ve pamuk karışk beledinin yapımını Manisa, Konya, Bursa ve Tireliler üstlenmişti.Urfa, Antep , Malatya ve Mardinde basma kumaşlar ve bervanikler yapılırdu.
Hamama giden zenginler hariri futa
[38] giyerken , ahali ise hamama peştemalla giriyordu. Osmanlı efendileri harama da çare bulmuş; ipekli haramdır diye ipeğe yün de katmıştı. Fakat “Urum Abdalları “ bunlardan hoşlanmıyordu.
Bir levendem hiç yaraşmaz bana dîbâ vü harîr
Dem–be-dem kana boyanmak cismüme hil'at yeter Hayretî
“Ben levendim, bana diba ve harir (ipekli) yakışmaz. Tenimi kana boyatan hil'at
[39] bana yeter.”
Fakat gün bile batımlı, her devir de ölümlüydü. Viyana’yı alamayan Osmanlı’nın devri geçti. Sanayi devri gelerek , tezgahları devirmişti. İpek ve altınlı kumaş devri de öylece bitti. Yapan ustaları bile maziye gömülüp gitti. Kemhaların yerlerini brokar ve saten aldı. Ahalinin omuzunda cuha bile kalmamıştı.
Aç kaldı hep çuha bezi yapanlar.
Kaşınmaktan yara oldu çıbanlar. Seyrani
Nihayette altın libaslar giyerek adam da olunmuyordu. Diba ve kaba giyenler halkından kopmamalıydı. Aksi halde canı yanan abalının korkunç kahrı dibalıyı derdest edip tahtından da ediyordu. Altınlı libas giyenler adaletli olmalıydı Abalının hallerinden anlamak da zorundaydı. Bu gerceği abalı da dibalı da hep bilirdi.
Saltanatlar, omzuna baş oldukları budun, boy ve cemaatın; canı, kanı inancıyla tahtının üstünde durur. Amaç ve ülkü giderek şatafata kul olunca, yavaş yavaş güç ve kuvvet büyüsüne kapılırlar. Üstüne baş oldukları budun, boy ve cemaatı hakir gören süslü başlık, hor gördüğü omuzların başında daim duramaz. Omuzu hor gören başlık omuza layık kalamaz. Yırtık donların üstüne sırmalı cepken giyilmez. Üryani omuz üstünde zümrütlü serpuş duramaz.
KAYNAKÇA
[4] Soylu olmayan, fakir , sıradan ahali
[5]Motifleri kılaptan, sırma, sim gibi altın ve gümüş iplikle dokunan ipekli veya kadife kumaş
[6] Eski Türkler, yırtıcı kuşları ve hayvanların kendilerini koruduklarına inanıyor, bu hayvanları kutsal sayıyor, boy beyleri beylik veya hanlık alamei olarak bu kuşların tüylerini , boğa, yaban keçisi , kurt gibi hayvanların kuyruklarını börklerine kotuz ve sorguç olarak takıyorlardı.
[7] Çıplak Kalenderilerin boynlarına astıkları dilenci tası
[8] iranlılara yenilen Alp Er Tunga’nın Şehnamedeki adı
[9] Şahamettin Kuzucular, Eski Şiirimizde Kemha, edebiyatvesanatakademisi.com
[10] İplik kalınlığında altın ve gümüş tel çeken usta
[11] Altın ,gümüş işleyen
[12] Minyatür, altın süsleme, vb çizen ressamlar
[13] Altın iplik ve altın suyuyla nakış çizen
[16] ATASOY, Nurhan, Ipek, Londra, 2001 5.163
[17] Hanedana veya padışaha özel
[18] Seraser kumaş tekniği ile yapılan, damga ve izin ile satılan seraser kumaş türü ( Fikri Salman, agy) .
[19] “
Çözgüsü ipek, atkısı altın alaşımlı gümüş tel ile dokunan kumaş”
[20] çözgüsü ve atkısı ipek, deseni gümüş ve altın tellerle dokunan kumaş (Bkz: Fikri Salman: GELENEKSEL TÜRK KUMAŞLARI VE ALFABETİK ADLARI, edebiyatvesanatakademisi.com)
[21] “
Altın, gümüş tel işleme, nakışlı ipek kumaş “( Tahsin Öz, Türk Kumaş ve kadifeleri 1951)
[22] Üç renki ipekli ve altın işlemeli kumaş, beyaz iperk sarı ipek ve altınlı üç renkli. Se, Farsça üç demektir.
[23] Kumaş, mendil, elbise vb üzerine dokunan sembolik manaları olan işaretler.
[24] Altın sırmalarla bezeli ipekli kalın kumaş
[25] Mavi renkli yıldız desenli kumaş ve elbise
[26] Yavuz Selim’in öfkeli resmedildiği mavi ve yıldız desenli bir kaftanla güzel bir minyatürü de vardır.
[28] Gül desenli ve gül renkli giysi
[29] İnce yün kumaştan yapılmış dar gömlek
[30] Değerli kumaştan yapılmış kaftan
[31] Nefsin tüm isteklerinden kurtulup insanı kamil olabilmek derecesi
[32] Halkın tercih ettiği pamuklu kumaş türü
[33] Atkı ve çözgüsü ipek, bez ayağı örgüyle dokunan, perdahsız, tafta türü
[34] Belden aşağı ve yukarı iki parçalı astarlı elbiseler
[35] Kadın kılığına giren erkek oyuncu veya rakkas
[37] Farsça nakışlı atlas Çin’de dokunan ince ipekli bir kumaş
[39] Hizmet veya kahramanlık nişanesi olarak verilen samur kürkten veya altın işlemeli kumaştan yapılan kaftan