“Sürekli aynı tip yazı ve her gün yazmaktan bıkmadınız
mı”…
Bıkmayalım arkadaşlar; değil mi ki yüreğimiz aynı
sesleri duyuyor, izole farklılıklarla kendi tınımızı paylaşamayız. İstiklâl
savaşında Mehmet Akif Ersoy’un hissiyatını ancak şiir ve yazılarında görebiliriz.
Statik bir anın içinde gözlerimizi kapayarak
hissetmeye çalıştığımız duygu, o günlerdeki dinamik akışın hissiyatını maalesef
ki veremeyecektir. 1970 lerdeki Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü ile yapmış
olduğu din, vijdan, milliyet muhasebesini, benzer hissiyatla yorumlayabilmemiz
mümkün değildir. Sait Sıtkı Tarancı’nın “Yaş Otuz Beş, Ben Ölecek Adam Değilim”
şiirlerindeki hissiyat, ancak sübjektif duygularla gerçekleşebilir. Ölüm
temasını şiirlerinde sürekli işlemesi, onun kusuru olmamıştır. Aynıyı
hissediyorsan, hissettiğin gibi yorumlarsın.
Varsın edebiyat sitelerinde kitabı olanlar, çok sağlam
yazıları olanlar, ödülü olanlar olsun; varsın edebiyat sitelerinde yazı veya
şiir paylaşmakla yazar veya şair olunmasın; hatta bunun kriterlerini kendince
belirleyip anlatanlar olsun; eğer ki düşünüyor ve hissediyorsak, kendi özgünlüğümüzü
koruyarak benzer yorumlarımızı paylaşmaya devam etmemiz, yoksunluğumuz
olmayacaktır.
Yazımı herhangi bir tenkit için paylaşmadım. Yazı veya
şiirlerimizi benzer, eş anlamlı kelime ve cümlelerle de paylaşıyorsak, bunu her
gün bile yapıyorsak, yapmaya devam etmeliyiz ki, eksikliğimiz varsa doğacak olan
etkileşim bize yolumuzu gösterecektir.
Kanımca bu eleştiriye maruz kalanlar, siyasetçiler,
moda dünyasındakiler, futbolcular, sanat dünyasında boy gösterenler olmalıdır
ki, bir çoğu aynıların dünyasında aynıyı söyleyerek popülerliklerini korumaya devam
etmişlerdir.
Durum, benzerleri ortaya koymaktan daha çok, rantsal
getiri ve olanaklarla alakalıdır bence,
Saygılarımla.