ER BOLOT DESTANI ve ÖZETİ ( Kırgız Destanı ) Dr. Doğan Kaya

 
 ER BOLOT   DESTANI  ve  ÖZETİ ( Kırgız Destanı )  Dr. Doğan Kaya
 
Dr. Doğan Kaya
 
Er Bolot, gerek halk ve gerekse araştırmacılar tarafından eski bir kahramanlık masalı olarak kabul edilmektedir. Destanı, 1970’li yıllarda C. Taştemirov, Talas bölgesinde yaşayan Abdıkerimov Arstanbek’ten yazıya geçirmiştir. A. Abdıkerimov, Er Bolot’u, on altı yaşında Katagan adlı ozandan dinlemiştir.
Bolot, çileli hayatında bir müddet yer altında kalmış kalmıştır. Gözünü açtığında, bir arazide yatmakta olduğunu görür. Sağ tarafında, kara leopar, karşısında mavi kaplan, başının üzerinde de onu korumakta olan üç hayvan vardır. Bunlar, Kırgızların eski arkaik mitolojik anlayışın yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tokto Bolot Oşbayev’in Kurman ırçının ağzından anlattığı destanın özeti şöyledir:
Destan Taş-Kömür, Ketmen-Töbö bölgesinde geçmektedir. Bu bölgenin hâkimi Dobulbay halka zulmetmektedir. Halka ödeyemeyeceği vergiler yüklemiştir. Vergisini vermeyenin başına çivi çaktırmaktadır.
Halkın içinde Koçkor-Döbö’de yaşayan Nurbay adında çapa, kürek, bıçak, iye yapıp geçinen bir usta vardır. Hanın beyleri Nurbay’a gelip; “Bize vergiyi hesaplamak için demirden kalem, kâğıt yap. Kâğıt yumuşak olsun, yazıyı halk beğensin.” derler. Ancak Nurbay usta bunu yapamadığı için öldürülür.
Oğlu Bolotbek yetim kalır. Bolot, Dobulbay’a düşman olarak yetişir.
Bolot, yüz yiğitini yanına alıp sarayı basar. Dobulbay, Bolot ile baş edemez ve halka yiyecek vermeye razı olur. Bu arada hanın kızı ve Bolat birbirlerini görüp âşık olurlar. Hâlbuki kız Bökçö’ye nişanlıdır.
Bir gece Bolot, kızın bulunduğu Koŋur Küz’e gelir. Kız uykusunda gelenin kim olduğunu bilemez, Bolot’u gücünden dolayı Ürüstöm’e benzetir.
Dolbulbay’ın vezirlerinden birisinin kızı olan Umsungan da Bolot’a âşık olur.
Dobulbay bir gün şöyle bir rüya görür: Han ve adamları yemek yerken Bolot gelir. Han, adamlarına Bolot’u yakalamalarını emreder. Bolot kuş gibi uçup kaçar. Kırk yiğit peşinden gider. Bunun üzerine Dobulbay’ın kendisi de Bolot’un peşine düşer. Han, senelerce Bolot’u kovalar. Sonunda bir göle gelirler. Dobulbay zorla gölden dışarı çıkar. Yurduna geldiğinde Bolot’un kendi tahtında oturduğunu ve kızının da yüzüne hiç bakmadığını görür. Elmas kılıcını eline alıp kaçacağı zaman Dobulbay uyanır. Mollalar, bu rüyayı hanın ününün bütün dünyaya yayılacağı, Bolot’un ise zindana düşeceği şeklinde yorumlarlar.
Bolot, birgün kızın yanına gelir ve onunla birlikte olur ve kız hamile kalır. Kız babası Dolbulbay’a, rüyasında bir melek ile birlikte olduğunu, onun kendisine bir hediye verdiğini söyler. Mollalar kızın bir peygamber doğuracağını söylerler. On ay, on gün sonra beklenen peygamber(!) doğar. Umsungan, işin doğrusunu hana anlatır. Nurayım’ın kayınatası Döölötbek’e kızı Bolot’un zorla kaçırmak istediğini söylerler. O da oğlu Bökçö’yü gönderir. Bolot ile kız buluşup Bölök Han’ın diyarına, doğuya kaşarlar. Bolot ile kız bir ormana gelince Umsun (Umsugan), Bolot’un karşısına çıkıp onu vazgeçirmeye çalışır. Ormanda Umsungan ve Bolot, Nurayım’ı kaybederler. Kız, Bolot’un elbiselerini giyip yedi ay dağda dolaşır. Sonunda bir ırmağa düşer. Ölmek üzere iken birileri kurtarır. Kız bu şekilde, dağ taş ağıt söyleyerek dolaşır, Bolot’u arar. Kuş ile avlanan insanlara rast gelir. Kızın bundan sonra ismi “Küygönçok” olur. Kızın karşısına çıkanlar onu esir alırlar.
Aradan iki gün geçer, bunlar bir şehre gelirler. Kızı esir alan yiğitler onu şehrin hanı Darvanbek’e satarlar. Küygönçok, Bolot’un elbiselerini giyerek aradan kaçar, Altay adındaki bir şehre gelir. Burayı Sultan Han yönetmektedir.
Hanın, Nurillahan adında bir kızı vardır. Nurillahan, erkek elbisesi giymiş Küygönçok’u çağırır. Küygönçok, ona tüccar olduğunu söyler. Nurillahan, Küygönçok’a âşık olur ve bunu babasına söyler. Babası, eğer tızıyla evlenirse onu öldürmeyeceğini ifade eden bir mektup gönderir. Küygönçok, iki ay süre ister. Nurillahan, kendisini seven Kaldarbek’in evlenme teklifini reddeder. Bu arada Nurillahan, Küygönçok’un erkek olmadığını öğrenir. Küygönçok, Nurillahan’dan sırrını saklaması şartıyla evlenmeyi kabul eder.
Aradan zaman geçer, Sultan Han, vefat eder. Nurilla’nın teklifi ile Küygönçok han olur. Nurilla Bolot’un resmini büyüttürerek dokuz yol ağzına astırır.
Diğer taraftan Umsun’u bir aslanın parçalamasıyla, Bolot tamamen yalnız kalır. Üç ay ormanda dolaştıktan sonra ormanın sonuna ulaşır. Bir ağaç dalında Nurayım’ın yazdığı kâğıdı görür. Böylece her yerde kızı aramaya başlar. Geyik derisinden yapılmış elbise giyerek yaz kış kızı arar. Birgün Bekçege adında bir yiğide rastlar.
Bekçege’nin annesi ve babası Orunbay, onu Alım adlı kişinin Bakbur adındaki kızı ile evlendirmek isterler, ancak Bekçege kabul etmez. Evden uzaklaşır, dokuz yol ağzında Şükürbay adlı bir ihtiyarın Aksedep adındaki kızına rastlar. Gelip anne ve babasına söyler. Onlar, Bekçege’nin dediği yerdeki kızı görmeğe giderler ve kızı beğenmezler. Bekçege’nin olmadığı bir zamanda oradan geçenler Aksedep’i kaçırırlar. Bekçege de kızı aramaya başlar. Bolat’la karşılaştığında kızı aramaktadır.
Bolot ve Bekçege bir müddet birlikte gezerler, fakat sonra Bekçege başını alıp gidince Bolot yalnız kalır. Bolot bir şehre gelir, şehirde bir beyin evinde misafir olur. Evde aşk hastalığına tutulmuş bir delikanlı görür. Genç, Bolot’a Şehirde bir kız gördüğünü, fakat kızın kendisini sevmediğini, sadece yüzük verdiğini, kendisinden vazgeçmesini söylediğini söyler.
Bolot, Kaldarbek’i ve babası Ömör’ü de yanına alarak Altay şehrine gider. Yol ağzındaki resmi görür. Nurayım’ı görür ve tanır.
Altay şehrine girerken şehrin kapısındaki aynada taranıp, her kese güzel görünmek adettendir. Aynaya bakar, asılı resme kendisini benzetemez. Hanın yanına giderler. Han Küygönçok, Bolot’u görünce şüphelenir ve adını, nereden geldiğini sorar. Bolot, Küygönçok’a kayıp aradıklarını, yabancı olduklarını söyler. O zaman Küygönçok, Bolot’un elbiselerini ve silahını üzerinden çıkarır. Bunu gören Bolot ağlar. Bu arada Kaldarbek ve Nurilla da birbirine kavuşurlar.
Bolot, Kaldarbek ve babası Ömör, hanlığa bir ihtiyarı geçirip yanlarına beş yüz asker alarak yola çıkarlar ve Bekçege’yi aramaya başlarlar. Dağ-bayır iki ay gezerler.
Kürpüldök şehrinde, Dobulbay’ın dünürü Döölötbek, evleneceği Aksedep’in düğün hazırlığı içindedir. Aksedep Şükürbay’ın kızıdır ve Şükürbay, toplanmış insanların içinde kızını Dööletbek’e vermek istemediğini söyler. Döölötbek, ihtiyarı asmaları için askerlerine emir verir. Aksedep, hanın yüzüne tükürür. O zaman kızı da asmak için bağlarlar. Bunu gören Bekçege, dayanamayıp, saldırır. O zamana kadar Bolot yetişir. Birbirlerini görüp sevinirler. Aksedep’i kurtarırlar.
Döölötbek dünürü Dobulbaya’ya mektup yazıp ondan yardım ister. Hanlar, Bolot’a elçi gönderip isteklerini bildirirler. Bunlar; her yıl yüz kız, yüz erkek, altın eyerli yüz corgo at ve eyerin altına serilen kızıl işlemeli kilim örgü yerleri ipek yeşilinden, ucu altından, sapı kızıl akik taşından yüz kamçı, yüz hançer, mızrak, aybalta (pala), Nurilla, Nurayım, Aksedep’i ve Bekçege’dir. İsteklerinin yerine getirilmesi için de üç gün süre tanınır.
Bolot bunları kabul etmez ve savaşa hazırlanır. İlk önce meydana Döölötbek’in oğlu Bökçö çıkar. Onunla çarmışmak için de Bolot meydana gelir. Bolot, Bökçö’yü yener. İki hanın tuğunu söküp alırlar. O zaman hanlar kaçar. Hanlardan bıkan insanlar Bolot’un tarafına geçerler.
 
 
Dr. Doğan KAYA, KIRGIZ DESTANLARI, SALKIMSÖĞÜT Yayınları: I. Baskı Ankara 2015
 
 





EsaAdmin / Erkek / 8/24/2016