BOSTON DESTANI ve ÖZETİ ( Kırgız Destanı ) Dr. Doğan Kaya

 
 
 
BOSTON  DESTANI  ve  ÖZETİ ( Kırgız Destanı )  Dr. Doğan Kaya
 
 
Dr. Doğan Kaya
 
Er-Töştük, Kurmanbek, Canış Bayış gibi hacimsiz destanlardandır. Destanının tek nüshası olup bu nüsha, Bişkek’te El Yazma Enstitüsünde saklanmaktadır. Eser, Akmat Toktogulov tarafından 1985-1987 yılları arasında babasından derlenmiştir.
Akmat Toktogulov destanın giriş bölümünde bu konuda şunları söylemektedir: ”Babam Toktogul Kırgız masallarının hepsini bilirdi. Bunlardan birkaçı; Manas, Semetey, Canış-Bayış, Er-Töştük, ErTabıldı, Kedeykan, Kuramanbek, Kococaş, Canıl Mırza, Sarincı Bököy, Sobolon Surtaş, Boston, Altın Kekül, Erçegiş, Olcobay ile Kişimcan, Ak-Maktım, Şırdakbek, Mendirman, Kubattın oğlu ile Aksatkın, Armanduu Kızlardır. Babam ayrıca Kazak, Özbek destanlarından bazıları ile, Türkmenlerin Alpamış, Kız Cibek, Köroğlu, Leyla-Mecnun, Ferhad ile Şirin eserleri de anlatırdı.”
Boston destanının ne zaman ve kim tarafından bir destan seviyesine ulaştırıldığı belli değildir. Ancak muhtevasından hareketle eserin mitolojik nitelikte ve masalımsı unsurları bünyesinde bulunduran bir kahramanlık destanı olduğu söylenebilir. Toktogulov Akmat’ın derlediği metin, Mamıt kızı Paşakan tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu anlatımı Abdıldacan Akmataliyev, 2002 yılında Bişkek’te Kırgız Milli Akademisi yayınları arasında 484 sayfa ve 37 bölüm olarak kitaplaştırılmıştır. “Boston” kelimesi “boz don” yani “boz renkli giysi” anlamına gelmektedir. Bazı yörelerde “Bustan, Buştan” olarak da söylenmektedir. Söylentiye göre Boston bin yıldan fazla yaşamıştır.
Boston, Er-Töştük destanı ile benzerlikler gösterir. Bu hususlar, muhtemelen Er Töştük destanından Boston’a aktarılmıştır.
Destanın başında Boston’un ikiz kardeşi olan Karaçaç iyi karakter takdim edilir. İkisi de Umay ananın yardımı ile dünyaya gelir. Ancak zamanla kardeşi Boston’a kötülük düşünen ve onu ölüm yoluna gönderen birisi olarak karşımıza çıkar.
Boston destanının özeti şöyledir:
Kırgız-Kıpçak halkından olan Karaça-Dulay soyu Rapşan-Dulay denilen yerde yaşar. Han, Kan Buuba çok adaletli ve halkına karşı çok müşfik biridir. Halk da ondan memnundur. Ancak, hanın çocuğu yoktur ve han buna çok üzülmektedir. İnsanlar toplanıp hanın çocuk sahibi olması için Allah’a dua ederler. Bu arada bulutlar arasından ak sakallı bir pir çıka gelir ve “Tanrı sana oğul versin.” diye dua eder. Han Kan Buuba, açlara büyük bir ziyafet verir ve açları doyurur. Çok geçmeden hanımı hamile kalır.
Kan Buuba’nın hanımı kimse ile konuşmak istemez. Kan Buuba bunun sebebini sorar. Aş ermekte olan hanımı önce söylemek istemez ve eşinin ısrar etmesi üzerine vahşi hayvanların yüreğini yemek istediğini söyler. Kan Buuba avcıları toplayıp isteğini bildirir. Etrafa yayılan avcılar ona çeşitli vahşi hayvanın yüreğini getirirler. Kadın bunu yer ama isteği devam eder. Sonunda kaplan yüreği getirirler. Hanımı onu yedikten sonra uyur. 9 ay, 9 gün, 9 saat sonra kadının doğum sancısı başlar. Sancısı 3 gün sürer. Köydeki kadınlar yardım edemez. Sonra bulutlar arasından bir ihtiyar kadın gelir, hanımın göbeğini okşar. Çok zaman geçmeden kadın biri kız, diğeri erkek ikiz çocuk doğurur. İhtiyar kadın kayıp olur. Halk çok sevinir. Kan Buuba’dan müjde alırlar.
Han sevincinden halkına otuz oyun oynatır, kırk parti yapar. Çocuklarına ad koymak için halkını toplar. Kimse ad bulamaz. Sonra bulut arasından ak sakallı bir pir gelir. “Senin oğlun güçlü ve büyük bir kahraman olacak. Adı Boston, kızının adı Karaçaç olsun.” der ve gözden kaybolur.
Çocuklar iki günde “ana” der, altı günde “baba” der. Boston büyüdükçe kendisiyle oynamaya çocuk bulamaz. Köydeki çocukların hepsi Boston’dan korkarlar ve kaçarlar. Öyleki bu durumdan rahatsız olan halk toplanıp Rapşan-Dulay’dan göçmeyi dahi düşünür.
O günlerde, Karaçaç gölde bir yaban kazı görür. Kazın ayağında altın yüzük, kanadında mektup vardır. Onu alır ve okur. Toplanan halkın yanına gelir. Ne yapacağına karar veremeyen üzüntülü babasına Boston’u Kadamış Han’ın kızı Cezbilek’in yanına çağırdığını ve oraya gitmesi gerektiğini söyler.
Boston kırk yiğit seçer, ancak binebileceği bir at bulamaz. Çünkü hangi ata binse beli kırılır. Karaçaç, doğum yapmak üzere olan bir atın yavrusunu almasını söyler. Doğan tayın adını Karaboz koyarlar. Karaboz, eşi görülmedik bir at olur, üstelik insan gibi konuşur.
Boston atına biner yola çıkar. Yolda büyü yapmada kullanılan bir bıçağı paylaşamayan iki kardeş görür. Onlara bıçağı saklayacağını, kim bulursa bıçağı o alacağını söyler. Kerdeşler bıçağı aramaya giderler. Ancak bıçağı Boston’un kendisi almıştır.
Yolda Kadamış Han’ı korumak için bekleyen bir tilki ile karşılaşır. Onunla baş etmek ve onu öldürmek çok zordur. Karaboz at büyü ile lapa lapa kar yağdırır. Tilki kara gömülür ve kaçamaz. Boston onu yakalayıp öldürür. İkinci olarak Alp Karakuş’la karşılaşır. Alp Karakuş’un uyumasını bekler ve onu da öldürür. Sonra Kadamış Han’ın iki oğlu ile karşılaşır. Boston, Kadamış Han’ın hacdan dönüşünü kutlamak için geldiğini söyleyip onları kandırır.
Kadamış Han’ın sarayına girince, hanın kızı Cezbilek’in yanına gitmek zor olur. Boston, yanındaki büyülü bıçakla Cezbilek’in yanındaki kızları uyutur ve kızın yanına gitmeyi başarır. İki sevgili birbirine sarılıp uyur. Bekçiler bunları görüp, Kadamış Han’a haber verirler. Han, Boston’un üzerine pehlivanlarını gönderir. Boston’u gören pehlivanlar, ondan korkarlar. Bunun üzerine Kadamış Han’ın kendisi oraya gider. Boston’u görünce bayılır. Ayıldığında, Boston Han’a kendisini tanıtır. Kadamış Han, başedilmez kurnaz tilkiyi ve Alp Karakuş’u öldüren bu yiğide kızını verir. Otuz gün düğün yapılır.
Boston’un Kadamış Han’a çok faydası dokunur, hanın ülkesine saldıran düşmanları alt eder.
Günlerin birinde atı Karaboz Boston’un yanına gelip anne babasının düşmanlara maruz kaldığını söyler. Boston, derhal hazırlık yapar. Eşi Cezbilek bu sırada hamiledir. Boston bir işaret olması için doğacak oğluna verilmek üzere Cezbilek’e bir çanta bırakıp ve adını Börübay-Sultan koymasını söyleyip oradan ayrılır.
Boston’dan hamile kalan Cezbilek, kaplan yüreğini yemek ister. Avcılar ormandan zar-zor kaplan yüreğini getirirler. Cezbilek, onu yedikten sonra uyur. Tam 9 ay, 9 gün, 9 saat olduğunda doğum sancısı ile uyanır. Çocuk doğunca karnının aç olduğunu söyler bir koyunun eti yer yine de doymaz. Sonra bir dananın etini yer. Çocuğun ismini Börübay Sultan koyarlar. Börübay Sultan hemen büyür ve babasını sorar. Anası Cezbilek babasının kendisine bıraktığı çantayı oğluna verir.
Çok uzun bir yolculuktan sonra yurduna gelir, ancak kimseyi bulamaz. İnsanların yerine etrafta hayvanlar dolaşmaktadır. Atı Karaboz ile birlikte halkını arar.
Boston, önce, Aykan Han’ın ülkesine varır. Rastladığı kişiye anne babasını kaybettiğini söylerler. Onlar bilmediklerini söylerler, ancak Boston’u Aykan Han’ın ziyafetine davet ederler. Boston ziyafete gider. Aykan Han, birtakım yarışmalar tertiplemiştir. Bunlardan kim üstün çıkarsa kızı Altınay’ı ona vereceğini söyler. Yarışmalara katılan Boston hepsinde üstün olur ve kızı almaya hak kazanır. Onunla evlendikten sonra handan izin isteyip anne babasını aramak için yola çıkar.
Yolda Künkan Han’ın memleketine gelir. Karşılaştığı kişilere anne ve babasını sorar. Onlar da bilmediklerini söylerler ve onu Künkan Han’ın ziyafetine davet ederler. Boston, buradaki yarışmalarda da üstün gelir ve Künkan Han’ın kızı Kümüşay ile evlenir. Handan izin isteyip tekrar yola çıkar.
Boston bir hayli yol yürüdükten sonra babasının vezirleriyle karşılaşır.
Vezirler inek, koyun ve atlara bakan çobanlar olmuşlardır. Onların derdini sorar. Onlar da olup biteni anlatırlar. Babası Kan Buuba, kızı Karaçaç’ı, Ayşakan’a vermiştir. Kan Buuba’nın halkı kul olmuştur. Boston doğruca Ayşakan’a gider.
Kardeşi Karaçaç fal açar ve Boston’un yolda olduğunu öğrenir. Ayşakan’ı saklayıp hastalanmış gibi yatar. Onun bu halini gören Boston, Karaçaç’a çok acır. Hekimleri, tabipleri, bakşıları çağırır, ancak Karaçaç’ı iyileştiremezler. Karaçaç; “Beni sadece Bengi su iyileştirir.” diyerek Boston’u bengi suya gönderir. Karaboz, “Bengi suya giden gelmez, seni kardeşin ölüm yoluna gönderiyor.” derse de Boston’u kararından vazgeçiremez. O sırada Karaçaç, Ayşakan ile görüşüp Boston’a yaptıklarını anlatır.
Boston yolda Yelmogos ile karşılaşır. Karaboz, Yelmogos’un yedi başının olduğunu, başlarını kestiğinde bir başı kalırsa, kendilerine kötülük yapacağını söyler. Boston’un altı başını keser. Bir başı kalan Yelmogos oradan kaçar. Boston peşine düşer. Yelmogos, yer altına girer, Boston da yer altına girer. Yer altı çok karışıktır. Boston, yer altındaki alp karakuş ile dost olur. Kuş, başından bir tüy koparıp ona verir ve bir sıkıntıya düştüğünde bunları yakarsa yardımına geleceğini söyler. Boston, yer altında Cer Tınşaar Mamıt’la karşılaşır ve onunla da dost olur. Cer Tınşaar Mamıt bir tüyünü koparıp Boston’a verir. Üçüncü olarak su içer Mamıt’la karşılaşır. Su içer Mamıt da Boston ile dost olur.
Boston Yelmogos’un çocukları Ak Dev, Kök Dev, Kızıl Dev, Kara Dev ile savaşır ve onları yener. Sonunda Çoyun Alp kalır. Çoyun Alp, yedi gün sarayda halkı idare eder, yedi gün de ava çıkmaktadır. 60 tane de kadını vardır. Onlar elindeki tutsakların eşleridir ve onları kendisine almıştır. Çoyun Alp’ın bir de Kunduzay adında kızı vardır. Kunduzay, babasını sevmemektedir ve ondan kurtulmayı düşünmektedir. Boston’u görür ve ona âşık olur. Bunu Karaboz’a söyler. Karaboz da, Boston’a aktarır. Boston bu durumdan faydalanmak ister ve Çoyun Alp’ı nasıl öldüreceğini sorar. Kunduzay da sevgilisine Çoyun Alp’ın canının 60 kişi tarafından korunan demir ağların içindeki kuşlarda olduğunu söyler. Demir ağların içinde altı sandık vardır. Son sandığın içinde de yedi tane kara kuş bulunmaktadır. Bunların hepsinin başı koparılırsa, Çoyun Alp ancak o zaman ölecektir.
Kunduzay, gizlice sandığın anahtarını alıp Boston’a verir. Çoyun Alp kızı Kunduzay’ı da alıp ava çıkar. Boston büyülü bıçağı ile demir ağları koruyanları uyutur. İçeri girer ve sandığı alıp kaçar. Sandığı açıp içindeki altı kuşu öldürür yedincisini öldürmeyip elinde tutar. Avda hastalanan Çoyun Alp eve gelir. Bir kuşun öldürülmediğini hisseden Kunduzay, hemen gelip sun kuşu Boston’un elinden alıp kafasını koparır. Çoyun Alp hemen ölür.
Boston, yer altındaki bütün canlıları hürriyetlerine kavuşturur. Kendisi de Kunduzay ile annesini alıp yer üstüne çıkmak ister. Alp Karakuş’a gelir. O sırada Alp Karakuş güçsüz olduğunu ve hepsini yer üstüne çıkaramayacağını, sadece Boston ile Karaboz’u yeryüzüne çıkarabileceğini söyler ve üç yıl içinde çocukları büyüdüğünde Kunduzay ile annesini de onlarla çıkarmaya söz verir. Boston kabul eder Karaboz ile birlikte yeryüzüne çıkar.
Boston Yer üstüne çıktıktan sonra Bengi suyu aramaya başlar. Karaboz yine Bengi suya gidenin geri gelmediğini kardeşi Karaçaç’ın kendisini aldattığını söyler. Boston kabul etmez. Bin bir zahmetle Bengi suya gelir ve sudan alıp eve döner. Yolda babasının tebaasını görür. Daha da zayıflamışlar ve korkak olmuşlardır. Boston’a Karaçaç’ın zalimliğini, ana babasına bile bakmadığını söylerler. Buna çok kızan Boston kardeşini öldürmeye gider. Ağabeyi Boston’un kendisini öldürmeye geleceğini öğrenen Karaçaç kaçar, fakat uzaklaşamaz. Boston Ayşakan’ı asarak öldürür. Karaçaç’ı da geleneğe göre kırk atın kuyruğunu bağlayıp atları dağ taş koşturarak öldürür.
Babasını ve anasını bulur. Babasını tekrar han yapar. Karaça Dulay halkı yurduna döner. Boston Aykan ile Künkan’a gelip Altınay ile Kümüşay’ı evine getirir. Sonra yer altındaki Kunduzay çocuğu ile gelir. Torunlarını gören ana baba çok sevinirler. Bu arada Boston’un Cezbilek’ten doğan oğlu Börübay-Sultan da Babası Boston’un yurduna gelir. Boston, elindeki çantadan gelenin oğlu olduğunu anlar. Gerek Boston, gerek babası herkes buna çok sevinir. İnsanlar eskiden olduğu gibi yine mutlu hayat sürmeye başlarlar. Dört hanlığın başına dört oğlu geçer.
 
 
Dr. Doğan KAYA, KIRGIZ DESTANLARI, SALKIMSÖĞÜT Yayınları: I. Baskı Ankara 2015





EsaAdmin / Erkek / 8/24/2016