AK MAKTIM DESTANI ve ÖZETİ ( Kırgız Destanı ) Dr. Doğan Kaya

 
AK MAKTIM  DESTANI  ve  ÖZETİ ( Kırgız Destanı )  Dr. Doğan Kaya
 
Kahramanı, Ak Maktım adlı bir kızdır. Daha çok Kırgızistan’ın güneyinde anlatılan destanlardandır.
M. Zulpiyev’in, Y. Bostonov’un, A. Toktorbayev’in, K. Cooşbayev, M. Orozmatov’un ve Togolok Moldo’nun okudukları eşmetinler vardır.
Halkbilimci T. Abdırakunov Moğolistan ile Oyratların (Kalmukların) ortasındaki siyasi ilişkilerinden hareketle destanın XV. yüzyılda teşekkül ettiğini belirlemiştir. Bu tarihi dönem Kırgız, Kazak, Özbeklerin Kalmuklara karşı savaştıkları dönemdir. Variyantlarda bazı benzemeyen motifler ve karakterlerin görülmesi, destanın halkın hafızasında uzun bir aşamadan geçtiğini göstermiş ve ileriki zamanda manzumeye dönüşmüştür.
Y. Bostonov eşmetninde iki-üç kahramanın adları geçer. Bunlar; Kız Maktım, Asan Paşa ve onun kardeşi Çintayçi, Maktım kızın kardeşlerinin adları. Başka eşmetinlerde kızın kardeşlerinin isimleri farklı farklıdır. Sözgelişi; Orozmatov’da Maktım’ın kardeşlerinin isimleri Abek, Sultan; Zulpiyev’de ise Aytalı, Masları; Cooşbayev’de ise Bostonov gibi isimler karşımıza çıkmaktadır.
Uygur eşmetninde Maktım güzelin abisi Çin Tömürbatur hakkında söz edilir. Hakas eşmetnindeki Abay Pahtov’un ağası hakkında hiç bir malumat yoktur. Onun yerine Hayırgas adlı erkek arkadaşının hareketleri anlatılır.
Bunun yanında Kalmak Asan Paşa’nın adları da eşmetinlerde farklıdır. M. Zulpiev’de Begarstan Seyis, Hakaslarda Kara Mool Han diye adlandırılır.
Kırgız anlatım şeklindeki kültüründe eser seviyesine kadar ulaşamamış fakat eserin işaretlerini kendine sindirmiş olan efsaneler vardır. Bahsettiğimiz Ak Maktım destanı da aynı seviyede gelişmiş olan eser desek yanılmayız. Manzum ve mensur yapıya sahiptir. Esasen Ak Maktım, hem mana, hem de sanatkaranelik itibariyle manzumeye yakın ve fakat konu tam olarak işlenmemiş gibidir.
Ak Maktım destanının, M. Zulpiyev’in eşmetninin özeti şöyledir:
Kırgız halkında Baysarı diye bir han vardır. O mala aşırı düşkün, cimri biridir. İki oğlu, iki kızı olur. Büyük kızı Maktım’dır. Ay dersen ay, güneş dersen güneş, uzun saçlı, akıllı, iyiyi ve kötüyü önceden hisseden, gözleri üzüm gibi pırıl pırıl, ince boyunlu, kalem kaşlı, dolun ay gibi güzel kızdır. Güzelliği her tarafa yayılır. Nicesi almaya talip olsa da Ak Maktım’dan cevap alamaz, ters yüz olup geri döner. Çünkü, Maktım’ın sevgilisi vardır.
Aradan günler, aylar geçer. Gençler kaçırmanın yollarını ararlar. O dönemde Kalmukların başında Begarstan Tayçi vardır ve halkına zulmetmektedir. Güzel Maktım’ın haberini o da duymuştur. Bütün askerlerini toplayıp; “Bana Maktım’ı göğe çıksa ayağından, yere girse saçından tutup getirin.” diye emreder. Begarstan’ın askerleri Maktım’ı hiç bir yerde bulamazlar. Begarstan çok gazaba gelir, halkını toplayıp büyük ve derin çukur kazdırır. Geceler, günler sonra çukur hazır olur. Deryanın suyunu çevirirken deryanın başlangıç tarafından parlayan bir şey akıp gelir. Begarstan’ın askerleri merak edip uzun ağaç parçasıyla yukarı kaldırırlar, kadın saçının bir teliymiş. Ağaç parçasına dolandırarak Begarstan’a getirirler. Saçın uzunluğuna Kalmuklar çok hayret ederler: “Bu meşhur güzel Maktım’ın saçı olabilir!” diye düşünürler. Begarstan hemen askerleriyle su boyunca kızı aramaya gider.
Maktım, gece korkunç bir rüya görüp, ertesi gün abilerine anlatır. Rüyasında kızıl sel, kızarıp akan ağaç, kızıl bayraklı halk, kızgın düşman, bir engel yol, tanımadığı bir er, kesilen baş, gözlerden akan yaş, esen rüzgar ve sallanan tuğ ile kalabalık bir halk, yaklaşmakta olan kararmış sel, koyu kara kan görür. Anlattıktan sonra “Ava çıkmayın!” diye yalvarır. Aytaalı ile Malsarı adlarındaki abileri, bunun rüya olduğunu endişe etmemesini söyleyerek ava çıkarlar. Maktım, saçı uzun olduğu için her gün yıkarmış. Saçının uzunluğunu hiç kimse görmesin diye, kız kardeşi Aysuluu’yu nöbetçi koyup saçını ormanda yıkarmış.
Birgün işi yarıladığında, kardeşi koşa koşa gelip çok sayıda insanın hızla yaklaştığını söyler. Ak Maktım, acele saçını bağlar, atı Taygüröñ’e binip kaçacakken Kalmuklar gelir. Acilen kaçtığı için silahlarını bile alamaz. Saçının bir tarafı yayılmış şekilde kaçar. Ormanın içinde onlardan kurtulur, ancak atıyla birlikte istirahat ederken Kalmuklar atının izini takip edip onu bulurlar. Begarstan, kızı bulunca çok sevinir. Hemen Maktım’ın eli ayağını bağlayıp, atına bindirerek yola çıkarlar. Maktım, yolda bu ormanda abilerinin av avlamakta olduğunu ve onlarla bir kerecik de olsa görüşmelerine izin vermelerini ister. Abilerinin kendisini kurtarabilecekleri ümidindedir. Begarstan kabul eder. Maktım abileriyle buluşur. Maktım’ın abileri Kalmuklarla vuruşurlar, fakat kaybederler.
Onlara yaylak ve kışlaklarının nerede olduğunu sorar. Abileri de bahar yaylasının Calpak-Taş olduğunu baharda kaçarsa orada bulabileceğini; güz kışlalaının da Küröbös olduğunu ve güzün kaçarsa Küröbös’e gelebileceğini söylerler. Ağlayarak vedalaşırlar. Kalmuklar, Maktım yanlarında olduğu halde tekrar yola koyulurlar.
Yurtlarına vardıklarında Ak Maktım’ı Begarstan’ın küçük kardeşi Çınarstan almak ister, Fakat ileri gelenler büyük olduğu için Maktım’ı Begarstan’ın alabileceğine karar verirler. Maktım’ı Begarstan alır. Begarstan Maktım kaçmasın diye, saçını bileğine bağlayıp, göğsünden tutarak uyur. Maktım kaçmak için hiç bir çare, fırsat bulamaz.
Günlerden bir gün toy olur. Eğlenceler içinde at yarışması da yapılır. Yarışan atlar içinde Begarstan’ın Begsargıl, Çınarstan’ın Çınsargıl’ı ve Ak Maktım’ın Taygüröñ adındaki atları da vardır. Yarışı Ak Maktım’ın atı Taygüröñ’ü kazanır.
Kalmuklar bunu hazmedemezler. Maktım’ın atı Taygüröñ’ün kulağını kopartırlar, kuyruğunu da kesip atarlar. Hiç yem, ot vermeyip aç bırakırlar. O anda at dile gelip Ak Maktım’a “Sen gitmezsen, ben giderim, yele kuyruksuz kaldım, artık güçsüz kaldım, sen gitmezsen ben giderim, kara ciğerimi ezdirip, sadece kemiklerim kaldı, sen gitmezsen ben giderim, yurdumu özledim.” deyip acı acı ağlar. Bu sözleri duyan Ak Maktım da atıyla birlikte ağlar. Maktım ona biraz sabretmesini, geldiğinden beri bir çare bulamadığını söyler. “Düşünüp danışarak hareket edelim.” der. Taygüröñ, ona güçsüz gibi görünmeye devam edeceğini, ara sıra kendisine gelmesini söyler.
Ak Maktım hamile kalır, ikiz oğlan doğurur. Begarstan ganimet olarak aldığı Ak Maktım’a zulmeder. Bir yandan da çocuk doğurduğu için artık bırakıp gidemez diye düşünür. Halbuki oradan kaçmak fikri bir gün bile Ak Maktım’ın aklından çıkmamıştır.
Bir akşam Begarstan gelince onu attan indirip, sonra yatırır. Bir köpeği öldürüp, akciğerinin suyunu çıkarıp uyumakta olan Begarstan’ın ağzından akıtır. Belinden de çadırın duvarını oluşturan keregeye bağlar. Dışarıdaki iki bekçiyle ayrı ayrı konuşup birbirlerinden habersiz olarak kendisiyle evlenmek istediğini ve Begarstan’ın atına binip birlikte kaçmayı teklif eder. Onlar da sevinçle kabul ederler. Acele iki at hazırlarlar.
O dönemde zehirli deryadan sadece Maktım’ın ve Kalmuk’un iki atı geçebilirmiş. Maktım çocuklarını almaya yetişemez. Zehirli deryaya gelince saçını atına bağlayıp, iki bekçiyi iki tarafına alıp sudan geçirir. Suyun öbür tarafına geçince atları otlamaya koyarlar. Bir yandan da kendi kendine bu iki Kalmuk’tan nasıl kurtulacağının planını yapar. Bu arada Begarstan ise, halen uyumaktadır.
Begarstan’ın kardeşi Çınarstan, Maktım’ı alamamasına rağmen hâlâ yengesine âşıktır. Her sabah gelip onu  bir kere dahi görmeden edemez. Her gün olduğu gibi yine yengesini görmeye gelir. Maktım’ı yerinde bulamaz. Abisi Begarstan’ı uyur vaziyette görür. O an Ak Maktım’ın kaçtığını anlar ve abisini başına bir tekme atıp uyandırır. Maktım’ın atlarının alıp kaçtığını söyler. Hiç bir şeyden habersiz yatmaktansa, ölmesi daha iyi olduğunu söyler.
Begarstan, bütün askerlerini toplayıp Maktım’ın peşine düşe. Atların izi ile zehirli deryaya kadar gelirler. Deryanın öbür tarafında Maktım’ın hiç acele etmeden yavaş yavaş atını hazırladığını görürler. Kalmuklar, deryayı geçmek isterlerse de geçemezler. O anda Begarstan Maktım’a hitap eder: “Tuğu sallanan kalın Kalmuk halkını, Asan ve Üsön iki oğlunu kime bıraktın? Aksaray gülistan evini kime bıraktın? Niyetini bozulup Kalmuk’tan kaçtın demek, peşimden gelir diye acele ettin demek!” deyip tekrar yanına gelmesini söyler.
Ak Maktım, ağır şartlar ileri sürer ve oğulları Asan ile Üsön’ü askerlerini ve malını suya atarsa geri döneceğini söyler. Begarstan, Ak Maktım’ın şartlarını kabul eder ve dedikleri suya atar. Sadece karşı tarafta Begarstan ile kardeşi Çınarstan kalır. Ancak Ak Maktım geri dönmez. Onların da suya girip kendi yanlarına gelmesini ister. Kalmuklar ne yapacağını şaşırırlar. Mecburen karşıya geçmeye başlarlar. Ak Maktım saçının ucuna taş bağlayıp, ikisine doğru atar. Begarstan ile Çınarstan belleri bağlı suya atılıp kıyıya yaklaşınca ikisinin de başlarını kılıçla keser.
Hile ile Kalmukların hepsini yok ettikten sonra atını bağlı bıraktığı yere gelir. Orada iki bekçi, Ak Maktım’ı almak için tartışmaktadır. Ak Maktım; “İkinizden kim sağ kalırsa onun olurum.” der. İkisi daha beter kavgaya tutuşurlar ve sonuçta birbirlerini öldürürler.
Maktım, iki atı yanına alıp yoluna devam eder. Yolda bir grup insanın hararetli hararetli konuştuklarını görür. Sebebini sorar.
Yaşlı birisi; “Hey, yavrum, hiç sorma! Eskiden bu halkın güzeller güzeli kızı Maktım’ı Kalmuk begi Begarstan zorla kaçırmıştı. Kızın ise sözlüsü varmış. O yiğit bekleye bekleye, sonunda ümidini kesip, sevgilisi Maktım’a benzeyen onun kız kardeşiyle evlenmek üzere. Kızı yarın götürecekmiş” der. Maktım kendisini tanıtır.
Atlarından Taygüröñ’ü yaşlı adama verir.
Yaşlı adam Maktım’ı evine getirir, aldığı atı da yarışa götürür. Taygüröñ yarışta birinci olur.
Ak Maktım’ın ülkesine döndüğü öğrenilir. Halk, Ak Maktım’ı davul zurna çalarak karşılar. “Dişleri düşse de Ak Maktım ile evleneceğim. diye ahd eden sevgilisi Batırbek, ertesi gün toy düzenler. Her ikisi de muradına ererler.
Dr. Doğan Kaya
 
 
Dr. Doğan KAYA, KIRGIZ DESTANLARI, SALKIMSÖĞÜT Yayınları: I. Baskı Ankara 2015
 





EsaAdmin / Erkek / 8/24/2016