Firdevsî Tusi ve Hâkim Senâî’den etkilenen Nizami, mesnevilerinde klasik mesnevi düzenine uyarak Tevhid, münacaat, nat ve mehdiye bölümlerine de yer vermiştir. Sanat gücü yüksek bir şair olan Nizami mecaz, istiare, kinaye ve teşbih gibi edebi sanatları çok zengin biçimde kullanmıştır. Genceli Nizami kendisinden sonra gelen Türk ve İran edebiyatı ile şairlerini çok yüksek düzeyde etkileyen bir şairdir. İran, Türk ve Urdu edebiyatını derinden etkilemiş ve etkileri günümüze kadar devam etmiştir. Nizami’nin Hamse’sini oluşturan “Mahzen'ül Esrar , Husrev-i Şirin, Leyla İle Mecnun , Heft Peyker ve İskendername (Şerefnâme ve İkbâlnâme) Nizami Gencevi” adlı mesnevileri İslam Edebiyatı mesnevi geleneğinin membaıdır. Hemen her mesnevicimizi ve eserini etki altında bırakan Nizami’nin mesnevileri defalarca Osmanlıca ve Türkçeye çevrilmiştir. [1]
Eserlerinde İslami düşünce ve idare sisteminin layıkıyla işlenmediği, konusunu işleyen Nizaminin “ saadet yıllarındaki adil nizamın layıkıyla işlenmesi gerektiği fikrinde olduğunu” eserlerinde bu tezi işlediğini savunanlar da vardır. Nizaminin eserlerinde siyasi maksatların da olduğu rahatlıkla söylenebilir. Örneğin Heft Peyker Mesnevisinde Behram -ı Gur ’ ün yedi iklimdeki yedi padişah kızı ile yedi ayrı köşkte haftanın her günü eğlenir gününü gün ederken Behram -ı Gur ’ün bu eğlencelere dalması yüzünden ülkesinin işgal edildiği, arkasından Behram -ı Gur ’un de bir yaban eşeğinin arkasından bir mağaraya girip kaybolduğu öyküsünü çok ince imalarla anlatmıştır.[2] Meşke dalan Behram’ın ülkesini emanet ettiği vezirinin yol açtığı felaketleri ustaca dile getirmiştir. Nitekim bu olaylardan çıkarılacak ders siyaset, yönetim, adalet, hak, hukuk ile birlikte hükümdarların ülkeyi nasıl yönetmesi gerektiği fikirlerini ortaya koymaktadır. Nizami’nin benzer görüşleri Mahzen-i Esrar adlı eserinde de dile getirdiği, hünkârların devleti nasıl yönetmesi, nasıl davranması, nasıl düşünmesi konusunda öğütler verdiği dikkatleri çekmektedir.
"Nizamî eserlerinde kahramanlar üzerinden yaşadığı çağın anlayışını aktarmakta ve hayatı yaşanmaz hâle getiren idarecilere usulünce bir çıkış yolu göstermektedir. O, eserinde Allah'ın her iki dünyada mutlu bir hayat sürebilme imkânı sağladığını söyleyerek, kullarının, hemcinsleri tarafından zulümlere maruz bırakılmasını kabul edemediğini ifade etmeye çalışmıştır. Nizami sanatının bütün gücüyle bunlarla mücadele etmiş, kahramanlarına çoban, bahçıvan vb. çeşitli karakter elbiseleri giydirerek insanları eğitmeyi gâye edinmiştir" (YILMAZ Reha, 2010 “) [3]
NİZAMİ’NİN HUSREV İ ŞİRİN MESNEVİSİ VE ETKİLERİ
Arap, İran, Türk, Urdu hatta Hint edebiyatında dahi işlenen çok meşhur bir hikâye haline dönüşen Husrev i Şirin ( Ferhat ile Şirin ) çok basit bir hikâye iken Nizami’nin kalemi sayesinde çok meşhur bir hikâye haline gelmiş, Nizami’nin mesnevilerinden birisinin konusu olması sonrasında Doğu Edebiyatının en önemli hikâyelerinden biri oluvermiştir. Nizami sonrasında da onlarca şairin aynı ad ve aynı konuda onlarca mesnevi yazmasına yüzlerce varyantının oluşmasına neden olmuştur. Bu durum Nizami’nin yazdığı diğer mesneviler için de geçerlidir.
Hüsrev ü Şirin hikâyesi ve konusu da ilk kez Nizamî (1140-1203) tarafından “Edebî mükemmeliyete ulaşan bir mesnevi” şeklinde kaleme alınmış bir konudur. ( bkz Edebiyatımızda Hüsrev ü Şirin ve Ferhat İle Şirin Mesnevileri ) Nizami’den sonra bu konu mesnevi klasiği haline dönüşmüş, daha sonraları eserin konusu farklı şairler tarafından tekrar tekrar işlenmiştir. İran Edebiyatında bu hikâyeyi kaleme alan şairlerin sayısı Faruk K. Timurtaş tarafından otuz bir olarak tespit edilmiştir.[4]
Türk edebiyatında Hüsrev ü Şirin adlı mesnevinin, Fevziye Abdullah Tansel’in ifadesiyle, otuz kadar örneği vardır. Orhan Kemal Tavukçu’nun tespitine göre de bu sayı 47’dir. Bu kırk yedi eserin otuz beşi "Hüsrev ü Şirin", on ikisi de "Ferhad u Şirin" adını taşımaktadır. [5]Ayrıca bu rakamlara ilave edilmemiş birçok nüsha daha vardır. Esasında son tespitlere göre bu sayı 52 âdete kadar çıkmakta hatta Gurani ve Kürdi dilinde yazılmış olan mesneviler de bu sayıya dâhil edilmemiştir. [6]Bu nedenle bu sayı altmışa ulaşacaktır.
Husrev i Şirin, Ferhad ü Şirin ,Ferhadnâme gibi isimler altında yazılmış en önemli eserler şair ve eser adı olarak şöyledir: XIV. yüzyıl, Harezm sahasında Kutb(Hüsrev ü Şirin ), Anadolu sahasında Fahrî (Hüsrev ü Şirin ); XV. yüzyıl Çağatay sahasında Ali Şir Nevaî (Ferhad ü Şirin ), Anadolu’da Şeyhî (Hüsrev ü Şirin ), Ha-rimî (Ferhad ü Şirin ); XVI. yüzyılda Sadrî (Hüsrev ü Şirin ), Ahmed Rıdvan (Hüsrev ü Şirin ), Lâmiî (Ferhad ü Şirin ), Celilî (Hüsrev ü Şirin ), Muidî (Hüsrev ü Şi-rin ), Ahî (Hüsrev ü Şirin:Hikayet-i Şirinü Perviz ve Rivayet-i Gülgûn u Şebdîz ), Arif Çelebi (Hüsrev ü Şirin ), Kastamonulu Şânî (Ferhadnâme ), İmamzade Ah-med (Hüsrev ü Şirin ), Halife (Hüsrev ü Şirin ), Mahvî (Hüsrev ü Şirin ), Hatifî (Hüsrev ü Şirin ); XVII. yüzyılda Fasih Dede (Hüsrev ü Şirin) [7]
Yukarıdaki liste esasında Nizami’nin bu eserinin sadece Türk edebiyatında ne denli etkili olduğunun göstergesidir. Hüsrev i Şirin; Türk, Arap ve Urdu edebiyatında çok yankı uyandırmış bir eserdir. İranlıların en önemli şairi olan Molla Cami’nin şu sözleri bile bu etkinin dercesine işaret etmektedir. Molla Câmi, Nizâmi için “Fazlükemali beyandan müstağnidir. Hamsesi [beşlemesi], o kadar bedialarla, o kadar güzel ve ince sanihalarla doludur ki, bu şeref hiç kimseye nasip olmamıştır.” Hüsrev i Şirin beşer kuvvetinin yetişemeyeceği derecede yüksek bir harikadır” [8] Bu sözlerden anlaşılacağı gibi Nizâmî’nin eseri kendisinden sonra yazılan tüm HUSREV İ Şirin ve Ferhat ile Şirin mesnevilerine temel kaynak ve temel model olmuştur.
Dünyanın en önemli ilk beş şairinden birisi olarak kabul edilen Nizami, İran ve Türk edebiyatının tüm tezkirecileri tarafından en büyük mesnevici, en büyük şair olarak kabul edilmiş, sadece , Firdevsî Tusi ve Sadi Şirazi ile kıyas edilebilmiştir. Eserlerini çağındaki her şair gibi Farsça olarak kaleme alan Nizami, bir Fars şairi olarak kabul edilmiş, Genceli bir Türk şairi olduğu ısrarla göz ardı edilmiştir. ( bkz Genceli Nizami Türklüğü Edebi Yönü ve Hayatı ( 13. yy )
NİZAMİ’NİN HUSREV İ ŞİRİN’İ
Nizami özgün adı (Khusraw o Shirin; olan eserini 1177 – 1181 yılları arasında yazmış ve eserinde İldenizliler hükümdarı Cahanşah Pehlivan, Kızıl Aslan ve Selçukluların son sultanı III. Tuğrul Bey'e övgüler de yağdırmış, Mesnevî, Selçuklu hükümdarı III. Tuğrul, Atabeg Şemdeddin Ebu Cafer ve kardeşi Kızıl Arslan adına yazılmıştır. Bu mesnevi Türk asıllı Nizâmî-i Gencevî'nin hamsesindeki ikinci hikâyedir ve Farsça olarak yazılan bu mesnevi, 6512 [9]beyitten meydana gelmektedir. ( bkz Kutb Husrev ü Şirin Hakkında Bilgiler ve Kaynakçalar )
Hüsrev ile Şirin’in temel konusunu, Sasanî hükümdarlarından Nuşirevan’ın torunu ve Hürmüz’ün oğlu II. Hüsrev Hüsrev-i Perviz ’in (590-628) hayat hikâyesi içerisinde geçen bir bölüm oluşturur. ( bkz II. Hüsrev Kimdir Edebiyatta Hüsrev-i Perviz ) Sasanî hükümdarı Nûşîrevan'ın torunu Hürmüz'ün oğlu olan ve Hüsrev Perviz ile Ermen Melîkesi Mehin/Mihin Banu'nun yeğeni olan Şîrin arasında aşk macerası eserin hareket noktası olmuştur. Hüsrev Perviz’in M.S 596-628 tarihleri arasında yaşamış bir Fars hükümdarı olduğu bilinmekle beraber Hüsrev'in Ermen Melikesi Mehin Banu'nun yeğeni olan Şirin ile aşkı ebetteki bu kaynaklarda yeterince yer almamaktadır. ( bkz Hüsrevani Nedir )
Şîrîn’den ilk defa Taberî adıyla anılan tarih eserinde Şîrîn için de şunları yazmıştır. “ Ve anın bir cariyesi var idi ki adı Şîrîn idi. Ol asırda andan cemile yoğ idi.” [10] Lebeau’ya göre Şîrîn aslen Romalı bir kızdı. Husrev, Şîrîn’i çok sevdiği için memleketinin kanununu hiçe sayarak onunla evlenmişti. [11]
Firdevsî’ye gelinceye kadar sözlü gelenekte yaşayan bu hikâye, Firdevs’inin Şehname de bu öyküden söz etmesi ile ilk kez kaleme alınmış, konu İlk defa Şehnâme ’de manzum olarak işlenmiş, XI. yüzyılda konu Senaî tarafından da kalem alınmış ama “edebî anlamda ölümsüzlüğünü XII. yüzyılda Nizamî ile kazanmıştır. “ [12] Nizami Husrev’i Perviz’in hayatındaki bu kesiti genişleterek bir mesnevi haline getirmiştir. ( bkz HÜSREV Ü ŞİRİN'LER VE GENEL ÖZETİ )
Nizami’nin yazdığı Hüsrev ü Şîrîn mesnevisinde üçlü bir aşk hikâyesi vardır. Bu hikâyenin sonraki versiyonlarında Ferhat unsuru öne çıkmış iken Nizami’nin eserinde Ferhat üçüncü derecede bir karakter olarak karşımıza çıkar. Nizami’nin eserinde ise esas kahramanlar Husrev ile Şirin’dir. Ferhâd Şîrîn’ e âşık olunca, Hüsrev tarafından bir oyuna getirilerek Ferhat Şirin’e olan aşkından dolayı kendi canından vazgeçmiş ve kendini öldürmüştür. Nizami’nin eserinde Hüsrev iki âşığı birbirinden ayırmaya çalışan karakter olarak karşımıza çıkar. “Hüsrev ü Şîrîn mesnevilerinde âşık Hüsrev, maşuk Şîrîn rakip ise Ferhâd’dır.” [13] ( Hüsrev’in Şirin ‘in Özeti için tıklayınız Şeyhi'nin Hüsrev-i Şirin Mesnevisi )
Nizami’nin hikâyesinde Ferhâd âşık olduğu Şirin’i Hüsrev’den ayırmak için uğraşan bir karakter olmadığı gibi Hüsrev ile Şirin arasında engel dahi olamayan, sıradan bir âşık halindedir. Ferhat’ın bu hikâyedeki işlevi Şirin için süt kanalı açan, süt havuzu yapan, Şirin’in verdiği hediyeleri aşkı uğruna reddeden daha sonra da, Hüsrev’in isteği doğrultusunda Hüsrev’in ordularının geçmesi için Bisutun dağına tünel açan Şirin’e âşık bir mühendis halindedir. ( bkz Ferhad Kuhken Kimdir Şiir Dünyamızda Ferhat )
Şirin ilk başta Husrev’e âşık, iken Ferhad’a karşı kayıtsızdır. Hüsrev’i Şirin Mesnevisindeki Şirin, kendi uğruna ölen Ferhad’ın ölümünden hemen sonra kendisini terk edip Rum Hükümdarının kızı Meryem ile evlenen Hüsrev ile yeniden birlikte olmaya başlar. Buna rağmen hakiki aşka Ferhâd ve Şîrîn ulaşmış; Hüsrev ise Hz. Muhammed’in mektubunu yırttığından dolayı, oğlu tarafından parça parça edilerek öldürülmüştür.
Nizami’nin bu eseri Latin harfleri ile ilk kez MEB tarafından 1955 yılında yayımlanmış, daha sonraları bu eser değişik yayınevleri tarafından değişik tarihlerde yeni baskılar görmüştür.
Şiirleri
KAYNAKÇA
[1]ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, GENCELİ NİZAMİ TÜRKLÜĞÜ EDEBİ YÖNÜ VE HAYATI ( 13. YY ), https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=32949
[2] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, HEFT PEYKER MESNEVİSİ GENCELİ NİZAMİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=32949
[3] YILMAZ Reha, 2010 “Nizamî Gencevî'de İdeal Toplum ve Devlet”, Sızıntı Dergisi, Aralık- Yıl: 32 Sayı: 383 )
[4] F.K.Timurtaş, “İran Edebiyatında Husrev ü Şîrîn yazan şairler”, Şarkiyat Mec., IV, s. 73-86.
[5] Orhan Kemal TAVUKÇU, HÜSREV Ü ŞİRİN KONULU ESERLERDE ESAS KAHRAMAN OLARAK HÜSREV VEYA FERHAD'IN TERCİH EDİLME SEBEPLERİ, https://e-dergi.atauni.edu.tr/ataunitaed/article/viewFile/
[6] Mustafa KILIÇBAY, Şeyhi ve Genceli Nizami'de Hüsrev ü şirin Mesnevisi, https://www.ehlibeytalimleri.com/seyhi-ve-genceli-nizamide-husrev-u-sirin-mesnevisi_d3586.html
[7] Ahmet DOĞAN, Eski Türk EdebiyatındaHüsrev ü Şirin veHüsn ü Aşk, Türkiye Araştımaları Literatür Dergisi,Cilt 5,Say› 9,2007,389-400
[8] Yakup Öztürk, HÜSREV İLE ŞİRİN, NİZAMİ, ÇEV.: SABRİ SEVSEVİL, KABALCI YAYINLARI,https://izdiham.com/Makale/nizami-husrev-ile-sirin/5090
[9] Mustafa KILIÇBAY, Şeyhi ve Genceli Nizami'de Hüsrev ü şirin Mesnevisi, https://www.ehlibeytalimleri.com/seyhi-ve-genceli-nizamide-husrev-u-sirin-mesnevisi_d3586.html
[10] F.K.Timurtaş, Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’i, s.38
[11] ŞEVKİYE KAZAN, HÂMİDÎ- ZÂDE CELÎLÎHAYATI, ESERLERİ, EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİ, SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, YÜKSEK LİSANS TEZİ, ISPARTA- 1997, shf. 22
[12] Ahmet DOĞAN, Eski Türk EdebiyatındaHüsrev ü Şirin veHüsn ü Aşk, Türkiye Araştımaları Literatür Dergisi,Cilt 5,Say› 9,2007,389-400
[13] Sibel ÜST, HÜSREV, ŞÎRÎN VE FERHÂD KAHRAMANLARI ÜZERİNE, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM, 2014, 47-62