Cevher ( Cevahir )
Osmanlıca yazılışı Cevâhir: جواهر
Cevher : جوهر.
Cevher: Bir şeyin özü, maya, gevher, değerli süs taşı, mücevher anlamlarına gelir. Divan şairleri cevher kelimesini “ Hz. Muhammed’in ravzalarındaki tozları “ olarak da anlamışlar, mücevher, kıymetli öz, değerli maden anlamlarında kullanmışlar, mecazi manalar da yüklemişlerdir. Cevahir cevherin çoğuludur ve cevahir olarak kullanıldığında kıymetli değerli taşlar, mücevherler manasında kullanılmış olur.
Cevâhir-Zulumât :
Zulumât, âb-ı hayâtın (ölümsüzlük suyu) bulunduğu Karanlıklar ülkesidir. Cevher, öz, maya anlamı ile “ Tasavvuf ve felsefede kendi kendine var olan, gerçekleşmesi için başka bir şeye ihtiyaç duymayan şey” manasında kullanılmıştır. [1]
Cevher kelimesi halk ve çağdaş şiirimizde de sık sık karşımıza çıkar. Halk ve çağdaş şiirimizde de divan şiirindeki kullanımlarına uygun şekilde kullanılmıştır. Cevher kelimesi tekil haliyle kullanıldığında gerçek, mecazi ve tasavvufi olarak A. Talat Onay’ın tespitleriyle şu manalarda kullanılmıştır.
- a) Değerli Mücevher: Elmas yakup, la’l, zümrüd, yakut manasında
Böyle cehver var elimde neyleyim dünyayı ben
Başına çalsın felek ayine-yi İskenderi Nefi.
Perişanım bugün cânâ perişan olmayan bilmez.
Cevahir kadrini cevher fürûşan olmayan bilmez. Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi
- b) Kabiliyet, yetenek, iyi meleke, istidad anlamında
Şahsın istidadı lütf-i peykerinden bellidir.
Kimya-yı kabiliyet cevherinden bellidir Naili
- c) Asıl, asalet, maya, insaniyetlik ve kıymetli öz manasında
Canımın cevheri ol la’li şeker – bara feda
Ömrümün hasılı ol şive-i reftara feda Fuzuli [2]
Levh-i sîmin üstine me'ânî cevherin
Zâtiyâ kilk-i cevâhir-bâruna kıymet mi var. Zâti
Zuhûr-i cevher-i ferd-i vücûdıdur bi'z-zât.
Bedâyi'-i 'araz-i mümkinâtdan maksûd. ARPAEMÎNİ-ZÂDE MUSTAFA SÂMÎ
Her zerre- haki vatanın cevheri candır
Her cevheri can zerre-i hakinde nihandır. Hilmi
KAYNAKÇA
[1] Âdem KÖPÜR, ESKİ EDEBİYAT VE KÜLTÜRÜMÜZDE BİRBİRİNİ ÇAĞRIŞTIRAN BAZI KELİMELER, Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011
[2] A. Talat Onat, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, İst. 1996- shf 157