Toggle right icons
Toggle menu
Kategoriler
Edebiyat
Dil Bilgisi
Güzel Sanatlar
Geleneksel Sanatlar
Sanat Galerisi
Forum
İş İlanları
Kitaplık
Şiiristan
Türküler
Üyelerden
Yazılar
Şiirler
Uyelerimiz
Hakkımızda
Hakkımızda
İletişim
İçerik Girişi
İçerik Ekle
Kitap Ekle
Üye Girişi
Arama
Ana Sayfa
������RLER
Deneme
Monolog-R��portaj-�����iirle-Kendi-����-D��nyam��zda-Beslenmek-
Mehmet-Alu��
Monolog Röportaj –Şiirle Kendi İç Dünyamızda Beslenmek-
Monolog Röportaj –Şiirle Kendi İç Dünyamızda Beslenmek-
Sevgili okurlarımız, yine bir monolog röportajla şiirin penceresine gönlümüzü açarak serinlemek huzur duymak gülümsemek için, karşınızdayız. Her zamanki gibi şairimiz, Gülveren yanımızda. Sayın Gülveren öncelikle hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Siz şair, şiir yazarken okurken kendisinin ve şiirin gelişim sürecinden kopmadan, şiirin kaynaklarıyla kendi iç dünyasını besleyerek iç dünyasında aydınlatarak kendisini aramak zorundadır ve bu beslenmeyi sürdürerek, okurun beğenisi için kendisini geliştirmek, okuru ve kendi iç dünyasıyla tanışması gerektiğini söylüyorsunuz, bunu biraz daha açık ve belirgin anlatır mısınız?
-Öncelikle hoş bulduk size ve okuyucularıma, selam vererek başlamak istiyorum. Okuru uzak beldelerde değil yanında gezdiren, hoşnut eden şiirle yine baş başayız. Kendisiyle sınırlı dar bir alanda yaşarken, şair olunca şiir yazınca yeni bir tarz ortaya çıkarmak sınırlı dar alanlarını genişleterek kendini okuyucularına ifade etmek için, çaba uğraş içinde olmalıdır. Saklı yazarlarla şairlerle dolu memleketin her bir köşesi, lakin gün yüzüne çıkarak kendini belli edebilmesi için önce bol bol şiir okuyarak iç dünyasını aydınlatmalıdır ki dış dünyasını aydınlık edebilsin. Şiir’in kokusunu içine çekmeden, tatmadan bu kokuyla yazamaz. İlham gelmediği zaman, tavana saatlerce bakarak şiir yazmanın yazamamanın sancısını çekmeli hissetmeli. Ümitleri, özlemleri, beklentileri olmayan bir insanın, yazmayla kendini ifade etme gücü de yoktur. Önce şiirin içinde kendini bulacak, sonra karşısındaki insanın çektiği ıstırabı hissedecek, sonra bu uzun süreçte yazacak. Şair yazmadan önce okuma faslını atlayıp, bir an evvel yazarlığa terfi etme arzusunda olmamalı, yoksa yazdıkları kendisi okumayı yarım bıraktığı gibi, yarım olur. Bilirsiniz Yaşamın dörtte üçü mutluluğa sahip olmak için geçiyor, şiirde karşındakine biraz mutluluk vermek katmak olduğuna göre, önce şiirle kendini ruhunu besleyecek sonrasında üretecek. Şiir aynı zamanda bizi, çözüme kavuşturmakta zorlandığımız sorunlardan kurtararak nefes aldırarak saklayan bir sığınak ise, bu sığınağı güzel dizayn etmek herkesin gelip yerleşeceği bir mekan haline getirmek için uğraş çaba içinde olacağız. Üstat ne güzel kendini aramış bulmuş hissetmiş ve yazmış.
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nâzım Hikmet
- Gündelik telaşları bahane ederek gezmemek diye bir lüksü yoktur şairin, şiirin içinde gezmek şairin asıl görevidir kendisiyle yüzleşmekten kaçmakla insanların dertleriyle dertlenmeden hissetmeden şairde olunamaz. Bazıları dese de aynı nehirde iki kez yıkanılamayacağı gibi iki defada dört defa da yıkanılır arınmak yüzmenin nasıl bir his bıraktığını anlattığını önce hissetmek sonrasında yazmak için.
-Teşekkürler ederim Gülveren ocakta demlenen çayımızdan birkaç yudum aldıktan sonra izninizle devam edelim.
-Tabi ki izne ne gerek var okuyucularımızda buyursun gelsinler.
Mehmet Aluç
Mehmet Aluç
Gold Üye / Erkek / 1/20/2016
Paylaştıklarım
ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI
(2)
ETKİNLİKLER
(2)
KİTAP DÜKKANI
(3)
ŞİİRLER
(2521)
TARTIŞMA
(1)
YAZILAR
(882)
Hakkımda
1962 Malatya Doğumlu. Ortaokul mezunuyum. Çocukluğumda okuma hevesim Tarkan çizgi romanı okuyarak başladı.1975 yılları idi galiba o dönemde tanıştım ve okuma hevesim aç bir kurt gibi başladı ve o dönemde çıkan gazete, mecmua, çocuk romanı-Kemal ettin tuğcu Serisinin tamamına yakınını-okudum. Mecmua ve dergiler bana yetişmiyor desem yeri azdır. Bu muhteşem atmosferi yaşamak ve devam ettirmek için o yaşlarda çalışmaya başlayarak özgürce ailemden izin almadan bu dergileri özgürce alarak okumaya başladım, Bu okumanın güzelliğini nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum adeta yutuyordum. Hele gırgır dergisi, Teksas, Tommiks haftalık hiç kaçırmazdım. İlk okuduğum roman -SUÇ VE CEZA- dır ve bu roman okuma hızımda1978’ler de başladı ve elime geçen ve yeni çıkan romanları hemen alıp bir çırpıda okuyordum.
Aynen deliler gibi hatta bir söz vardır-Aç olandan korkmayın gözü aç olandan korkun-diye bende aynen böyle idim. 1982 yılı Askerlik ve daha sonrası evlilik ve yaşama atılmamla bu yükseliş alçalmaya başladı. Evliyim 4 çocuk babasıyım.1990 yılında kamuda işçi olarak çalışmaya başladım. 2002 yılında tayinim nedeni ile çok sevdiğim şehirler arasında olan- Anakaraya- tayinim çıktı. 2010 yılına kadar çalıştım ve 2010 Ekim ayında emekli oldum. Şimdi kendi halimce okuyor ve yazmaya çalışıyorum -Allah'ın izni ile-Sinema, tiyatrodan, kitap okumaktan, ailemle baş başa vakit geçirmekten hoşlanırım.
×