-Ben şimdiye kadar hep yalnız yaşardım. Seni görünce sanki bir anda "Sen" oldum çıktım. Sanki kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor. İçim içimi yiyip duruyor. İnanın bunda benim hiç bir dahlim yoktur. Ne senin ne de benim haberim dahi olmadan bu aşk bana lütfedildi. Acaba kalbimde kalbini taşımama müsaade eder misin? Diye sorarak halini izah etmiş.
"Ben" "Sen"in verdiği bu cevap karşısında çok mutlu olmuş. Aslında bunun altında yatan neden, biraz da "Sen"e duygularını ifade edebilmesi ve en azından kendince bir çare bulduğunu düşünmüş olmasıymış.
(Gerçi "Sen" buna müsaade etmemiş olsaydı, onu kalbinde taşımayacak mıydı? Hem elinde miydi ki bu. Elbette ki taşıyacaktı, fakat böyle olduğunda hiç değilse daha bir gönülden ve daha bir özenle olacaktı bu. Hem ayrıca bu sayede "Sen"in kalbi çok da fazla yorulmamış olacaktı. Ya da öyle olacağını farz ediyordu.)
Ben" böylece kalbinde taşıdığı "Sen" ile mutlu mes'ut günler geçirmekteymiş. Fakat ne yazık ki bir süre sonra yüreğinde taşıdığı "Sen" ile ilk zamanlar birlikte çok güzel hazlar yaşamış olsa da sonradan kalben mutmain olamamaya başlamış. Artık kendisi ile "Sen"i yaşattığı kalbinde iki benliği taşıyamaz bir hâle gelmiş ve iki kalp bir kalbin içerisine sığmamaya başlamış.
"Ben", kalbinin "Sen"in kalbinde taşınmasına zaten dünden razıymış. "Sen" de zaten bunu ona sormaya dahi gerek duymamış ve "Ben"i kalbinde taşımaya başlamış. Böylelikle hem "Ben" "Sen"in; hem de "Sen" "Ben"in kalbinde yer bulmuş.
Artık eskisi gibi değillermiş. Birbirlerinin kalplerindeki emanete sahip çıkmakta zorlanmaya başlayıp "Yok" olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlar. Dile getirmeye dahi korktukları bu hal, ancak yine kalplerine danışarak çözülebilirdi ve onlar da öyle yapmaya karar vermişler.
Görünüşe göre "Ben", "Sen"de, "Sen" de "Ben"de olduğunda ortaya ikilik çıkıyor ve bu da ayrılığa kapı aralıyordu. Onlar ise bu durumu ancak sonradan kavrayabilmişlerdi. Bunun üzerine "Ben":
.