BÜLBÜL: Bülbül, kelime kökeni olarak aslen Farsça’dır. Bülbül
kelimesi Arapça’da “andelip”, “hezar” kelimleri ile ifade edilir. Çeşitli Türk
şivelerinde “böberdek”, “bübürdek” “keleçek” “kujulak”, “ötlügen” şeklinde
kullanılmıştır.
Divan-ı
Lügat-it-Türk sanduvaç / sandavaç olarak yer almaktadır.( Türk
Edebiyatı Dergisi Kasım 2003: s.66) Gül divan
edebiyatında gül-i sad-berk” (yüz yapraklı gül, katmerli bir çeşit iri
gül), “gül-i ter” (taze, taravetli gül), “gül-i ra‘nâ” (içi kırmızı, dışı sarı
gül), “gül-i sûrî” (gül yağı çıkarılan Edirne gülü) ifadelerine de sıkça
rastlanmaktadır.
Gül divan şiirinde
sevgiliti temil ettiği gibi tasavvufi manada Hz. Peygamber’e de
benzetilir. Gül Hz. Peygamber’in sembolüdür. . Yûnus Emre’nin, “Çiçek eydür ey derviş gül
Muhammed teridir” mısraında ifade ettiği gibi gülün kokusunu Resûl-i Ekrem’in
terinden aldığına inanılır.
Bülbül şarkısıyla ağlayıp inleyen durmadan sevgilisinin
güzelliklerini anlatan ve ona aşk sözleri arz eden bir aşığın timsalidir. Gül umarsız, aldırışsız, bülbülün fiğanını
umursamadan ömrünün sonuna kadar solup solup açacak, bülbülü meftûn eden
rayihasını rüzgâra salacaktır. Gül nazlıdır, ve aşığına karşı acımasız bir
umursamazlık takınmıştır. Bülbül ise ecel
şerbetini içene kadar ağlayıp feryad edecektir.
Bülbül divan şiirinde gül ile birlkte kullanılan bir mazmundur.
Bülbül erkeği gül İse sevgiliyi yani dişiyi
temsil eder. ve bülbülün güle kavuşmak
isterken, gülün dikenlerinin bülbüle batmasıyla aşkın ne kadar zor olduğu
da divan şairlerinin değindiği diğer bir
tahayyüldür.
Gülün dikenleri nasıl bülbülün ciğerini delerse sevgilinin
eziyetleri de aşığın bağrını deler. Gül, bülbül için yaprakları yeni açılmış
bir kitaptır. Adeta bülbül o kitabı okur. Bülbülün bütün neşesi gül ile
kaimdir. Gülden ayrı kalınca inleyişler içinde kalır. Gülü görünce mest olur.
Gördüm açılırken bu seher goncayı hara
Sordum nola bu cevr ü cefa bülbül-i zara
Osman Nevres
Gül , biraz hercai gönlü ve gözü hep ağyarda olan bir sevgilidir.
"Senden bilirim yok bana bir faide ey gül,
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül"
Osman Nevres
Gül genellikle kırmızıdır rengini de bülbülün kanından
almıştır. “Efsaneye göre başlangıçta
rengi kırmızı olmayan gül bülbüle hiç yüz vermez. Gülün bu ilgisizliğine
dayanamayan bülbül bir gün her şeye rağmen gidip gülün üzerine konar. Dikenler
bülbülün gövdesine batarak kanatırlar. Gülün dibine dökülen bu kanlar onun
kökünden damarlarına doğru yayılır ve gül o günden sonra kan rengine bürünür”
“İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtara su” Fuzuli,
Bülbülün gül aşkına
sürekli olarak ağlayıp inlemesi şöyle birianaç ile açıklanır. Bülbül güle
aşkını ilan etmek ve goncanın açıldığını görmek için ötermiş. Bnun için de
uykusunu kaçırmak için öterek beklermiş, Fakat sabahın ilk ışıkları tam
çıkacağı vakit bir ara gözleri yorgunluktan kapanır gözlerini açtığında da
gonca açmış olurmuş. Bu seferde neden göremedim diye akşama kadar tekrar
ağlayıp inlermiş.